Pages

29.4.10

be happy! (:

tüm ihtiyacım olan buymuş meğersem..

11.4.10

itiraf - 3

hep aynı şey! o kadar iyi başarıyorum ki kendimi kandırmayı, başkalarına kanmayı. eminim ki, hepsi ismim yüzünden. bu saflığım ve şeffaflığım. yüzüme bakan, içimi görüyor zaten. saklayamıyorum hiçbir şeyi, yaşarken aksini düşünüyor olmama rağmen. susuyorum ve bekliyorum bir köşede. bunu çok iyi yapıyorum işte, umrumda değilmiş gibi kimse. oysa biriyle göz göze geldiğimde, o kadar belli ediyorum ki birini beklediğimi, uzun zamandır beklediğimi, kaçıyor hemen. gözlerini kaçırarak. içimi görüyor, dediğim gibi. içimi görünce kaçıyor işte. hızlı adımlarla. oysa ben kaçamıyorum kendimden. hiçbir şeyi geride bırakamıyorum. oynayacak başka bir şeyim yokmuş gibi, geçmişimle oynuyorum.

ve bazıları da rollerini o kadar iyi oynuyorlar ki, inanıveriyorum gerçek olduğuna. birilerinin hayatı tiyatro sahnesi sandığını biliyorum, ama çevremdekilerin de öyle olabileceklerini hep unutuyorum. asıl merak ettiğimse, oyunlarından memnun kalıp kalmadıkları. perdeler ve ışıklar kapandığında, kendilerini rahat hissedip hissetmedikleri. aldıkları alkışlar ne kadar iyi oynadıklarını gösteriyor, oysa oyuncu "kendi" olmaya sahne arkasında başlıyor. bunun farkındalar mı, sormak istiyorum. ama hiçbiri kulise almadığı için beni -belki de kimseyi-, kimsenin de cevabına güvenemiyorum. cevap veren, arkasından alkış bekliyor gibi bakıyor yüzüme çoğu zaman. alkışlıyorum ben de, güzel oynuyor. başkası olabiliyor, büyük bir beceriyle. kendi olamıyor.

hiçbiri sorun değil aslında. çikolatalarım vardı ya bir ay öncesine kadar, hepsi bitti. asıl üzen bu beni. o zaman biliyordum bir şeyleri. şimdiyse bildiklerim beni şaşırtıyor, canımı yakıyor. bu kadar. 

5.4.10

Bahar Hanım'a İletiniz (:

Hoşgeldiniz.

Lütfen oturun yanıbaşıma.
Ve bana dalların içinde olanlardan bahsedin.
Evet gördüm bahçede, daha geçen gün, dayanamamış erkenden çiçekli elbisesini giymiş ağacı.
Pek de utangaç, sanki siyah beyaz bir kokteyle, kır elbisesiyle katılmış birine benzer.
‘erken mi geldim?’ diyor. ‘ben şuracıkta bekleyeyim.’
Güneşle beraber, pencerenin yanına iliştim. Minderime kuruldum. Paçaları, kolları sıvıyorum, güneşten d vitamini almak gerek malum. Her gün 20 dakika, bir yerde okudum. Sanki her an şiir yazıyorum.
Ah! Öyle bir zaman ki, her okuduğuma inanıyorum, hoşuma gidiyor. Yerçekimine karşı olan tarafa geçme hevesindeyim.
Geçenlerde içimde şöyle bir monolog bile duydum: her aklına geleni yapacak mısın? Her aklına geleni yapacak bir halin var.
Matruşka gibiyim. Söylemiş miydim? Lütfen beni dinlerken, do’dan, re’den keman dörtlüleri beşlileri dinleyin. Halime daha da yaklaşırsınız. Ne diyordum, matruşka gibiyim. İçimde küçüğüm var, sonra bir küçüğüm, sonra bir küçüğüm... Gözünüze görünen en küçük olan. Kafanızı bunlarla karıştırmayayım.
Haberler dolaşıyor. Bazıları benim hakkımda. Hiçbiri doğru değil ama dolaşsınlar ne zararı var değil mi? İnanın, çıplak ayaklarınızla çimlere basarak, havadan sudan konuşmanızı çok özledim. Kıslıkları katlamaya başladım. Sakladıkları ne varsa, güneşe dizicem. Heyecan doluyum, içim bir şeylere geri sayıp duruyor. Kollarım başka yana gidiyor, ellerim başka yana. Hayat diyorum, hayat, kim ne derse dersin çok güzel bir şey.
İçindeyken insan tam anlamıyor. Dışındayken de, anlamıycaz diye düşünüyorum. Anlatmaya calışıyorum kendime. Sizin sen kahkahalarınız da bana eşlik etse ne güzel olur.
Dayanamayıp söylenen, yapılan her şeyin hayranıyım. Penceremi sonuna kadar açıp, sizi içime çekerek uyumayı özledim. Seyahatler şimdi bana hep olası geliyor. Sanki daha cesurum, sanki daha arsız. İçimde şöyle bir sey duydum: bitmez bir hevesin var ve hiç utanman yok ne güzel.
Bunu şarkı yapmak istiyorum. Gitar elimden düşmüyor. Avucum ağrıyana kadar calışıp, rahatlatmak için ellerimi sallıyorum. Sanki onlar gidip yenileri geliyor. Sanki herşeyim gidiyor, yenisi geliyor.
Gidiyor yenisi geliyor, gidiyor yenisi geliyor, gidiyor yenisi geliyor....hep sayenizde bahar hanım. Hep sayenizde.

nk (:

3.4.10

büyüteç.

bense bir büyüteçle kağıt parçalarını günlerce tutuşturmaya çalıştım çok küçükken. yo, çok da küçük değildim aslında. biraz yalnızdım sadece. okulda; mahallede değil. beni çok sevdikleri için mahalledekilere mi, sevmedikleri için okuldakilere mi kızsam bilemedim bi türlü. kendime kızdım ben de. bi kere de anneme kızdığımı hatırlıyorum şimdi, ama çok üzgünüm hala bunun için. kızdığım an da üzülmüştüm, hiç çaktırmasam da. bu huyumdan hiç vazgeçmedim. üzgünüm, sana da kızdığım için.

p.s : tek bir cümle okuyunca, bunlar geldi içimden. psikoloji okumasam tesadüf derdim..

!!

senden nefret ediorum!

> ve doğru tahmin, bu seferki "sen" hemen hemen herkes'i kapsamıyor!

1.4.10

ayna

"...

kayboluyorum hala.. göremiyorum kendimi, aynaya baktığımda. gözlerimi kıssam da yetmiyor, tanıyamıyorum aynadakini. ayna bana uzak değil, ben uzağım kendime. bir siluet var bana benzeyen, ama ben değilim sanki. bulanık ve silik, masal gibi biraz.. izlediği filmlerdeki, okuduğu kitaplardaki karakterlere özenen bir kız. bir gülüp bir ağlayan son günlerde ve kolayca sinirlenen her şeye... mor ojeleri çıktı mı uçlarına yama yapan, hayalleri kırıldığında yerine koyacak hayal bulamayan...

sahi, fazla hayali olan var mı?
"

31 Mart 2009 (:

--

soruma cevap alamadım ki bi senedir (: