Pages

18.4.15

anladıysanız, bana da anlatın

neler yazıyordum buraya, nasıl yazıyordum, hatırlamıyorum. yine var bahsetmek istediğim şeyler. farklı farklı kişilere kırgınlıklar, kızgınlıklar... hayal kırıklıkları, boğazda düğümlenmeler... sadece bunlar da değil, mutluluklar, heyecanlar ve umutlar. her insan gibi, binlerce şey yaşıyorum, on binlerce şey hissediyorum.

ama hiçbirini anlamlandıramıyorum. kaybolmuşum. ne yöne dönsem, boyumdan büyük bir şeyle karşılaşıyorum - ki bu hiç zor olmuyor. hiçbirini anlatamıyorum. kimseye. KİMSEYE. anlatabildiğimi sandığım kişilere bile. bir şekilde yeterli gelmiyor ya da. sanki birileri sonsuza kadar beni dinlesin istiyorum. bir dakika başka bir yere bakmanıza tahammülüm yok. bir dakika benden uzaklaşmanıza dayanamıyorum. bu zamana kadar hissetmekten, düşünmekten, bilmekten hep kaçtığım şey buydu. artık söylüyorum, ama bu ne işime yarayacak, bilmiyorum. 

güçsüzlüğü fark etmenin güçlülük olduğunu söylüyor herkes. incinebilirliği kabul etmenin kendi içine bir yol açacağını ve de... zaman zaman ben de söylüyorum bunları, yapması nefes almak kadar kolay ve doğalmışçasına. değil ama. bunu unutmamam lazım. her şey daha zor oluyor unuttuğumda. çemberler çize çize ilerlediğimi sanıyorum, yanılıyorum. kocaman bir çemberin üzerindeyim ve başladığım noktaya bile gelmedim daha. bu yüzden farklı bir yere çıkacağıma dair umudum var - ki bu göründüğü kadar iyi bir haber değil.

kendimi anlamak ve anlatmak adına attığım her adım işleri daha da karmaşıklaştırıyor sanki. bu yazıda olduğu gibi. o yüzden biri, nolur, bir şey anladıysa bana da anlatsın.