bazen arkadaşlarım geliyormuş evime. hemen en sevdiğimiz şarkılardan oluşan, o gün boyunca defalarca dinleyeceğimiz bir liste yapıyormuşuz. birbirimize hayatımızdaki değişiklikleri anlatırken, birlikte çikolatalı tatlılar yapıyormuşuz. kahvemizi içip tatlılarımızı yerken, kendisiyle bir süredir ilgilenemediğimiz için bizi kıskanmaya başlayan kedimle oynuyormuşuz. siyahmış kedim. simsiyah. zeytin'miş adı da. en sevdiği şey, sabahları yorganımı tırmıklayarak beni uyandırmakmış.
paralel bir evrende bile sesim pek güzel değilmiş ama. o yüzden beste yapıyormuşum. bazen o bestelerimi satın almak isteyenler oluyormuş. benimse içimden hediye etmek geliyormuş çünkü zaten ayda bir çıkan bir dergide çalışıyormuşum. her ay gittiğim bir yeri kısaca tanıttığım ve birkaç fotoğrafla süslediğim küçücük bir köşem varmış. o yere ait gezi yazılarında pek bahsedilmeyen, gözden kaçabilen özelliklerini anlatıyormuşum. insanlarından, ama en çok da kendi yaşadıklarımdan bahsediyormuşum.
şimdikinden birazcık daha mutlu olduğum paralel bir evrende, hayatın beni oraya nasıl getirdiğini hiç anlamıyormuşum. senelerdir azıcık farklı seçimler yapmış olsaydım hayatımın nasıl olacağını merak edip duruyormuşum.