Pages

26.7.11

jb.

bir gece, hiç uykum yokken, yatağın içinde, yorganın altında jehan barbur dinlemiştim saatlerce. o dingin sesi uykumu getirir diye de düşünmüştüm hem. o gece uykum gelmedi, ben de dinlemekten bıkmadım. hava aydınlanmıştı. ben müziği kapatalı saatler olmuştu ama kulaklarımdan şarkının müziği, jehan barbur'un sesi gitmiyordu. azalmamıştı bile. sanki ben kulaklıklarımı bile çıkarmamıştım.

o geceden sonra, arka arkaya hiçbir şarkısını dinleyemedim. bi tanesi yetiyor bana, bütün gün aynı şarkıyı mırıldanmama; o kadar güzel ve yoğun. o kadar güzel ve yoğun ki, başka hiçbir şey bunu yaşatmamıştı bana.

öylesine.

23.7.11

i think i'm kinda falling in love with you. again.


aşk, tam bu şekilde itiraf edilir bence. böyle olmalı yani.
otururken, ayaktayken değil.
böyle teslim olmuşken, kendini bırakmışken.
"aşkı nerende hissediyorsun?" sorusuna verilecek cevap ortadayken.

ben hala anlamıyorum.
bu filmi nasıl bu kadar geç izledim?!

>> don't fall in love. fall off a bridge. it hurts less.

11.7.11

mor?!!?

biraz önce gökyüzü resmen mordu !!!

yani, öyle güneş batarkenki olan pembemsi renk değil, eflatun değil. pencereden dışarı bi baktım ki, mor bi gökyüzü! zaten sadece birkaç yüksek bina ve gökyüzünü görebiliyorum oturduğum yerden. ama uzun zamandır penceremden gördüğüm en güzel şeydi. hemen annemi çağırdım baksın diye. gelmedi. neyse, bi de geçen cumartesi günü, penceremden, yazları ortaya çıkan mahallemizin sokak çalgıcısını görmüştüm elinde akordeonuyla.

ben bunları yazana kadar gökyüzünün çok büyük bi kısmı mavi, küçük bi kısmı da turuncu oldu tabi. olsun böyle de güzel. :) ve ben resmen çok mutluyum.

4.7.11

daddy issues

hayat bazen gerçekten acımasız olabiliyor. ama ben yine bütün iyimserliğimle bunu isteyerek yapmadığını düşünüyorum. çünkü hayat nereden bilebilirdi ki, benim bi mesaja bu kadar sevineceğimi. her şey, evde boş oturmamla başlıyor. tam da evde kimse yokken, müziklerim kuzenimdeyken ve fizy'den şarkı dinlemeye üşenmişken.

zaten yazı yazarken de ellerim terler hep. bu yüzden blogumda, günlüğümdekinden daha fazla yazı vardır benim. o yüzden başlayamıyorum hikayelerime, şarkı sözlerime.

>> ama gerçekten, bi şeyler güzel, bi şeyler daha güzel olacak gibi geliyor. sonra, bir korku alıyor beni, bir gerçekçilik. daha güzel olacak bir şey kalmamış gibi hayatımda, en güzelini zaten yaşıyormuşum gibi ve bundan sonra başlayacakmış gibi kötü şeyler. bu korku, kötü şeylere hazırlıklı olmadığımı hissettiriyor. ama mantıklı düşününce, kim hazırlıklıdır ki zaten?

sonra babam eve geliyor, kapıdan "merhaba" diye bağırıyor. yalnızlığım geçiyor. :)