Pages

24.12.10

çoknoktayanyana

yarışmıyorum kimseyle, kendimle bile.
ama hep kaybettiğimi hissediyorum bugünlerde, hep bir burukluk var içimde o yüzden.
her şey düzgün olsun demiyorum, hiç demedim, bundan sonra da demem ama..
bir memnuniyetsizlik var üstümde..
bir çekememezlik..
bir rahatsızlık, her girdiğim ortamda..

dilimin ucuna geliyor bi şeyler, söylemek istemiorum.. hepsi de kendimle ilgili, söylersem gerçek olacaklarmış gibi, söylemezsem de gerçek değillermiş gibi..
emin değilim..

her şeyi bilip müdahele edememek de çok zor..
bol noktalar koymak istiorum bi şeylere, hiç koyamadığım için bundan önce, elimde ne kadar varsa hepsini koymak.. devam edecekmiş de, yarıda kalmış gibi işte tam; 2noktayanyana gibi değil bu sefer, onda bile az buçuk kesinlik var çünkü..

böyle..

22.12.10

wake me up when 'december' ends..

"9 ay falan oldu" dedim ya kıza :p ve uzun bi süre de fark edemedim hatamı..
izafiyet teorisi diye buna derim ben..
bi de bitmek bilmeyen sunum dakikalarına :p
bu kadar mükemmeliyetçi olursam (!) komik olan, hazırlarken rahat olup sunarken o hale bürünmem, üzülmem falan :p
demek ki, bu durumda bana ait olmayan bişi var, içime sindirilememiş bişi..
oysa ben sunumumu videoya kaydedip vls media player'da oynatacaktım okulda :p
neyse.. bu da geçti neyse ki :)
önümüzdeki maçlara bakalım, şemsiyemize sahip çıkalım, asistana vaktinde gidelim..

ocak'ın gelmesine çok ihtiyacım var.. özlediğim insanlar var çünkü :)
çabuk gelesiceler..

ben yatıorum :)

13.12.10

düş içinde düş

"al kaşının üstüne, bu senin busen!
ve ayrılıyorum şimdi senden,
bırak itiraf edeyim giderken -
günlerimin bir düş olduğunu söylerken
haksız değildin katiyen;
gene de umut uçup gitmişse
bir gecede, ya da bir günde,
bir hayalde, ya da hiç birinde,
fark eder mi bu vesileyle?
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz de
düş içinde düştür sadece.

dalgalarla tartaklanan bir sahilde
dururum gürlemenin merkezinde,
ve tutarım elimin içinde
altın kumları zerre zerre –
nasıl azlar! sürünürler gene de
parmaklarımdan derine,
yaşlar varken gözlerimde!
ey tanrı! kavrayamaz mıyım
onları daha sıkı bir kenetlemeyle?
ey tanrı! saklayamaz mıyım
merhametsiz dalgadan birini bile?
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz de
düş içinde düş müdür sadece?"


eap 


(çeviren: ismail haydar aksoy)


ve müzik, inception'ın soundtrack'inden "dream within a dream" (:

12.12.10

mim !

aylar önce BBS'de kendi başlattığım mim, lafkedisi meltemella sayesinde dönüp dolaşıp bana gelmişti yine.. unuttum sandın di miiğğ? :) yapacağım şey şu, 10 farklı kişiye söylemek istediğim 10 şeyi yazıcam.. ister isim vermeden, ister takma isimle, ister baş harflerle.. ister tek cümle, ister daha fazla :) pek fazla sınırlaması olmayan bi mim yani, ne kolay! o zaman başlıorum..

* E. yanılsama falan filan.
* A. kendin bul!
* D. ne?! 9 sene mi?! hepsi için teşekkürler :)
* N. palavra palavra palavra ♪♫ 
* G&I&İ&Z&B. oysa ki sizi çok özlemiştim..
* F&H. bütün hayallerimiz gerçek olacak, buraya yazıorum :)
* Ö&D. karaokeyi ayarlıorum, sonradan "ay ben söylemem" istemem!
* C. adeta en şirin anne adayısın :)
* S. aa! nefret ettiğim tek insansın, tebrik ederim.
* T. olmasaydın, nasıl bi hayatım olurdu, gerçekten çok merak ediorum..

bi de birkaç kişiyi mimlemek lazım tabi, işte onlar : paranoyak satırlar , şapşal koala , phoebe* :) ve tabi, benim de söyleyeceklerim var diyen herkess..

7.12.10

i found a reason

tık.

--

ama tam anlamıyla "kapkaranlık" bir geceye bakarken pencereden, elimde çayımla..
dinlenebilecek tek şarkı buydu..
ben napiyim =))

6.12.10

yrn

yarın da böyle güzel olacaksa, dakikaların geçtiğine üzülmekten vazgeçebilirim sanırım (:

- olacak mı? söz mü? hı?

4.12.10

`lavf`

gençler, -hep böyle bi hitapla yazıma başlamak istemişimdir-

bazı haftasonlarında, odamdan o kadar uzun süre çıkmıorum ve dolayısıyla insanlardan o kadar uzak kalıorum ki, pazartesi günü okula gidecek olma düşüncesi beni endişeden endişeye sürüklüyo.. ve bu yüzden, bazen, kabul etmekten nefret etsem de, annemin haklı olduunu düşünüorum.. belki onunla birlikte türk sanat müziği korosuna gitmek çok da kötü bi fikir deildir.. ama kanun çalmak isteyeceğimi hiç sanmadıımı da, onun da kabul etmesi gerekio artık !

o değil de, mızıkanın boyundan büyük işlere imza atan bi enstrüman olduğunu düşünmeye başladım ama cd'dekilere sinir oluorum :p çok güzel çalıolar, özellikle 16'lık notaları ama ben te'den sonra k çıkaramıorum ki.. biraz video izliyim en iyisi.. 'bending' yaparken çekilmiş mr görüntüsünden, nasıl yapılacağını anlamaya çalışmaktan daha iyi sonuç verebilir bence :p

bu yazı nereye gidiyor böyle, hiçbir fikrim yok aslında.. "J'i özledim mesela, konuşamadık ne zamandır.. kafamda bu ay bitmeden hazırlamam gereken 2 sunum.. ve ben hala lie to me mi izlesem, chuck mı diye düşünüorum..


p.s : cal lightman, bana da love desin, olmazsa darling de diyebilir ! :p

21.11.10

philosophy of sun !

ay bi isim bulamamıştım kendime aylardır..

ama `felix felicis` güzel oldu sanki :) bi de buna uygun temam olursa, çok şükela..
tabi tema seçimi için hiç uygun bi gün değil, büyük teslim günü yaklaşıyor..
-buraya dilek sansürü geldi fatoş'un uyarısıyla, napiyim içim dışım bir- :p
sen de iyice 'sevgili günlük' oldun..
neyse, konuyu değiş!

alanya'dan deniz getirdim sana :)
leylek meylek görmedim aslında ama geziyorum bu sıralar bol bol..
böyle devam etsin, nolur!
fotoğraf da, birtutammavi'den tabi ki..
o güneş var ya, ben onu yedim işte :)


mon homme - et quand la nuit tombe, je suis moins seule, je suis moins sombre .. (:

11.11.10

özleyin beni!!




yarın bol bol göreceğim manzara. 
şimdiden bulanıyor midem. 

30.10.10

savunma şeyleri

öncelikle (bkz: ekran klavyesiyle yazmak).

ah! bilseydim ne fena bişi olduğunu, guitar hero'da o son şarkıyı çalarak tam anlamıyla (!) ter dökmezdim :p neyse, aslında tam olarak şunu demeye geldim. psikodinamikçi olmak güsel şey valla.. projection, denial, reaction formation... her şeyini bunlarla açıklayabilirim. gerçi bi an için aklıma gelmio da değil, acaba ben miyim kendini böyle savunan? :o

26.10.10

`elma dersem çıkma sakın ha!`

jehan'lı, cudi'li, genco'lu bi öğleden sonra :)

gözlerim hala dolu dolu, bana psikologculuk oynanmasından nefret ediorum !
nereye dokunmanız gerektiğini biliyor olabilirsiniz, ne kadar dokunmanız gerektiğini bilemiyorsunuz ama..
bu kadar sinirlenmezdim, üzülmezdim, kırılmazdım belki, senelerdir biraz anlaşılmış olsaydım..

bu şarkılar da yardımcı olmuyor, düşünmekten sözlerini duyamıyorum ama müzikler içimi parçalıyor.
ya da ben yine bahane arıyorum, durduk yere..
ama hatırlatılmasına ihtiyacım yok, biliyorum hayatın güzel olduğunu :)
kimse merak etmesin artık beni, teselli etmesin..
böyle bile iyiyim gerçekten :)

24.10.10

yıldız


bi yıldız kaysaydı.. 

baştan anlatayım size. ben bir yıldızın kaydığını hiç görmemiştim. ne zaman baksam sabitlerdi gökyüzünde. milyonlarcasını bir arada gördüğüm o geceden beri, sokak lambalarını suçladım hep bunun için. eminim, bi yerlerde kayan yıldızlar vardı ama şehrin aydınlığından ben göremiyordum. çünkü masam pencerenin yanındaydı, çünkü gündüz kapalı olan perdelerim gece açıktı ve çünkü gözüm dışardaydı benim, görmemem imkansızdı. 

belki de o kadar güzel bi şey değildir? 

sonuçta gidiyor, umarsızca, kim bilebilir ki bi yıldızın neler hissettiğini. tutacağın dileğin gerçekleşmeyeceğini biliyorsan, yerinde durmasını tercih bile edebilirsin bence. bazen hiç dilek tutmamak, hiç adım atmamak, hiç cevaplamamak daha iyidir ama hiç yapamayız. ben yapamam.

..o yıldızın peşinden giderdim ben kesin!

21.10.10

babam bana ne almışşş ?! ;D


tanıştırayım, kendisi benim yeni mızıkam :) 
bugünden itibaren birlikte çok güsel şarkılar çalmaya karar verdik.. 
tabi bu kararın ilk istatistik quizi öncesindeki haftasonuna denk gelmesi hiç uygun olmadı bence.. 
:p

15.10.10

yapma!

var şöyle insanlar.. yalnız, o her farklı kadından biri, en az biri, bu yapmacıklıktan hoşlanmıodur, haberleri olsun (:



“akşam oralardayım ararım, sen de orada mısın?”
Aynı kişiden beş dakika sonra bir başkasına:
“özledim, bu şarkı sana”
Aynı kişiden beş dakika sonra bir diğer kadına:
Bu kaçıncı mesaj, nerelerdesin?

Aynı kişiden beş dakika sonra bir başkasına:
Gelsene bu hafta sonu yanıma?

Aynı kişiden beş dakika sonra bir diğer yalnıza:
Resimlerin ne güzel, sadece konuşmak istedim

Aynı kişiden beş dakika sonra bir evvelkine:
Hmmm, kızdın mı surat mı yapıyorsun bana?


jb

14.10.10

ben mesela.. ♪♫

karanlık ve soğuk günlerde yapılacak en güzel şeyi yapıyorum. biz küçükken athena dinlerdik. "holigan" albümünü. okula giderken, kardeşimle arka koltukta holigan'ı söylerdik sessiz sessiz, önümüzde oturan karşı komşumuza rağmen. kuzenimle koreografiler hazırlamıştık 3 kişilik, "skalonga" ve "senden benden bizden"e.. annemle, anneannemi karşımıza alıp büyük bi ciddiyetle, şarkıyı hem söylemiş, hem dans etmiştik :) arabada, evde, her bulduğum teypten defalarca dinlerdim o albümü ve çok eğlenirdim. kartoneti bile .. dur, bu çok profesyonel bi terim oldu, sevmedim :) kağıdı bile ayrı eğlenceliydi, yatay/dikey karışık şarkı sözleri, resimler etrafa dağılmış. renkli, eğlenceli ve yaratıcıydı bu grup, her şeyiyle :)

sonra birden büyüdüm. ergenlik girdi araya, ben de daha depresif müziklere merak saldım sanırım, teoman falan gibi :) tabi onlar güzel albümler, güzel şarkılar yapmaya devam ediyorlardı, "sen de yap" falan.. neyse, o dönemimi geçiorum, çok sıkıcı.. 

ve bugün, 2010'da, 23 yaşımda, bir şarkılarıyla çocukluğumdayım adeta! :) turuncu kafasıyla oradan oraya zıplayan gökhan'ı, sevimli sevimli gitar çalan hakan'ı, renkli kıyafetlerini, seslerini nasıl özlemişim, bir kliple anladım.. şimdi ilk iş, diplerde kalmış şarkıları tekrar tekrar dinleyip mutlu olmak, bu karanlığa ve bu soğukluğa inat ! :) 


yerlere göklere sığamıorum, yine de senden kaçamıorum !  "

12.10.10

mim mim mim

aa unutmuştuuuumm !

göğe bakma durağı'nın sahibi sevgili kardişim beni mimlemiş geçenlerde. ben de burada ne yazsam diye düşünüp duruorum :) here we goo..

1) Lakabın var mı varsa nedir?
bi dolu, harbe giden sarı saçlı kız en çok kullanılan ama (: ehe

2) Son zamanlardan da dile dolanan şarkı?
yasemin mori - yeniler.. 

ben öldüm!
yeter ki yer açılsın yanında, yenilerine.
öldüm,
bak yerimi bıraktım yarına, yenilerine.
öldüm!
mezarımı gördüm!
yer açsın eski ölüler hemen, yeni ölülerine!

3) En son ne zaman ve neye/kime aşık oldun?
biraz önce bi siteden gördüğüm powergig: rise of the six string isimli, yeni nesil guitar hero oyununa aşık oldum. oynamak istiyoruuuuuummm !

4) En son okuduğun kitap/film? 
en son jostein gaarder'ın iskambil kağıtlarının esrarı kitabını okudum. şu anda da elimde sürüklenen bi kitap var ama hayırlısı bakalım :p 
film de, yine biraz önce bitirmiş olduğum, trois couleurs üçlemesinin ilk filmi bleu (: çok beğendim ve devamını da çok yakında izlicem ! derste işlediğimizden mütevellit.. :p

5) Son zamanlarda en çok özlediğin...
geçen 4 sene.. :/

6) Bir günlüğüne ünlü biri (oyuncu/şarkıcı/politikacı vs) olma hakkı tanınsaydı kim olurdun? 
düşündüm düşündüm ve en çok içime sinen Lady Gaga oldu :) o olsaydım ve bi konser verseydim, müthiş olurdu sanki..

7) Yarın sabahki ilk planın?
erken kalkmak :( 8.40 derslerinden nefret ediorum !

8) En sevdiğin huyun?
polyanna'dan birazcık daha az iyimserliğim :p

9) Şuanki bölümünde/mesleğinde olmasan ne olurdun?tercüman, tabii ki !! yine olurum belki, kimbilir? :)

10) Okurken en zevk aldığın 3 blog ?
ımm ..

ama bi de linkini yukarda verdiim kardiş kişisi :* 

yazışalımmm ! :)

sağ alt köşede bi chat'im var artık, yazdıklarınızı ben olmasam da görebileceğim ! BBS'dekinin aynısı yani .. siz yazın, ben de yazayım :) yup !

ben bazen saçmalarım..

- anne, bilio musun, ağlayınca beyinde endorfin salgılanıomuş, böylece acın hafiflio.. ama ben ne zamandır ağlayamadıım için, acım hafiflemiyo :(
+ sen de eskiden çok ağladın kızım, muslukları açıodun hemen..
- evet, ne güseldi, açılmıo şimdi musluklarım, tıkanmış.. saç falan tıkamıştır muhtemelen, evet, saçlarımı kestirmem lazım demek ki, o zaman ağlayabilirim bence?
+ ?!&%!

p.s : gelecek bi prens yoksa, rapunzel olmanın ne anlamı var di mi?

11.10.10

bi kedi gördüm sanki.. :p

kutuyu açıp bakmadan bilemeyiz hiçbi şeyi ! :)

> cat's aliveee ! 

6.10.10

sleeplessliness

lie to me'de öğrendiklerimi, house'ta uygulayıp hastaların ve yakınlarının yalan söyleyip söylemediklerini anlicam :p  ama bu, çevremde de yoğun gözlem yapmayacağım anlamına gelmez tabi.. dikkatli olun o yüzden !

"truth or happiness .. never both" da bugünün en güzel ikinci cümlesi olsun :)
ilki, hiç beklemediğim bi anda, hiç beklemediğim birinden..
"zamanım olsa, sana daha kısa yazardım".. bu yüzden silip silip duruorum..
konuşmayı sevdiğimi nereden çıkardınız?

ingilizcedeki en güzel kelime ise sleeplessliness olmalı - bunu yarın söyleyeceksem, takılmadan söylemek için alıştırmalarıma devam etmeliyim. sleeplesslinesssleeplesslinesssleepless....
zzzZZzZzz!

p.s : kopmuşum yine baya, bugünlerde böyle..

3.10.10

günlük.

o kadar yazacak yerim var ama bi şeyler içimde patlıyo durmadan..
kağıtlı kalemli günlüğe mi dönsem diye düşünüorum, yazımın ne kadar şekilsiz olduğunu hatırlayınca vazgeçiorum :p yine de ortaokul / lise günlüklerimin komikliğini de düşününce, eğlenceli olurmuş gibi..
ama sevmekten-ölen-balık'a benzeyecek diye korkuyorum..
şimdilik, böyle çaktırmadan, anlamsızmışçasına yazayım, sonradan okuyunca ne dediğimi kendim bile anlamayayım da.. bi catharsis'e ihtiyacım olursa, sarılırım kaleme :)

sadece dünden önceki günden beri, aynı şarkı, defalarca.. `don't worry, life is easy.. `

p.s : ve konuştukça fark ediorum, düşündüğüm kadar korkak, düşündüğüm kadar uzak değilmişsin ! :)

30.9.10

gg !

- say life is giving signs and you're ignoring them because you're afraid of the thing they're signaling you to do. but -but then- but then you think, what if these signs are here for a reason and -and ignoring them just makes me a coward?


dh (:

rengarengarengarenk

pembe bi dumble'ım var, şeker gibi :) 
boncuklu küpelerim var, mavili, kahverengili.. 
teneke bi kutum var, rengarenk daireli.. 
bi bebeğim var, sapsarı saçlı ve sapsarı elbiseli :)
mor kedim, mavi aynam, altın kaplamalı rujum var.. 
kalp şeklinde yeşil kutum, flinstones'lu kalemliğim bi de.. 

bu kadar rengarenkken hayatım, ağlayamam tabi.. 
yoksa içimin karmaşıklığıyla alakalı değil, merak etmeyin ! 

25.9.10

aldanış..

"bir" çok az, "üç" çok fazla.. o yüzden 2nokta işte.. ne çok kesin ne çok belirsiz, tam kararında.. aşk gibi bişi :)

bekle !

hiç istemediğim bi şeye dönüşüo son zamanlarda burası.
evde mahsur kalmamın sonucunda, duygusallığımın tavan yapmasıyla ve izlediğim her şeyde önce birleşip mutlu olan, arkasından bi şekilde ayrılan insanları gördükçe, ben de kendimi yer oldum yine.
öyle ki, koskoca felsefi kitaptan bile tek çıkardığım cümle 5 milyar insan arasından bi kişinin istenmesi.. şu an fark ettim de, kitap da baya önce yazılmış :p
neyse işte, okul açıldığında, daha hayata dair şeylerle döneceğimden eminim, şu an bütün algılarım tek bi noktaya odaklanmış durumda..
o yüzden beni üzen, heyecanlandıran, daha da önemlisi yazmaya teşvik eden pek bi şey yok hayatımda..

yine de güzel şarkılar buluorum en azından.. :)

23.9.10

kader, kısmet vs.

uzak durmak mı, yakın olmak mı.. hangisi daha zor bilemezsin bazen. kendini tutarsın bi yere kadar ve sonrasını oluruna bırakırsın. o kadar çok şey istersin ki tam o sırada, ve tabi ki o kadar çok şeyin gerçekleşme şansı da çok düşük olduğundan, istemenin bile hata olduğunun farkına varırsın. gerçekleşseler farklı sanki.. o yüzden oluruna bırakmak, sadece hatayı üstlenmemeni sağlar, kadere suç atmak kolaydır. bu sefer bunu yapmamaya kararlıyım, gör bakalım!

.. ve cranberries'e ani dönüş yaptım gri şehrimin nadide radyo istasyonu max fm sayesinde..
and in the nights i could be helpless, i could be lonely, sleeping without u 
and in the days everything's complex, there's nothing simple when i'm not around u.. 

17.9.10

çok.

bugünlerde çok çalışıyorum, çok geziyorum, çok okuyorum, çok dizi izliyorum, çok uyuyorum, çok konuşuyorum, çok saçmalıyorum, çok mesajlaşıyorum, çok strese giriyorum, çok dinliyorum, çok oturuyorum, çok sinirleniyorum, çok üzülüyorum, çok yiyorum, çok yoruluyorum, çok özlüyorum, çok şaşırıyorum, çok seviniyorum, çok düşünüyorum, çok istiyorum, çok harcıyorum, çok üşüyorum, çok hapşırıyorum, çok müzik dinliyorum, çok dağıtıyorum, çok topluyorum, çok takıyorum, çok gülüyorum, çok alışveriş yapıyorum, çok bekliyorum, çok hayal kuruyorum, çok bağırıyorum, çok şarkı söylüyorum, çok heyecanlanıyorum, çok arıyorum, çok poz veriyorum.

ama az yazıyorum.

nolacak böyle?

5.9.10

çim



benim yatağım çimlerden olacak, kendi evimde..

wtf?!

her şeye rağmen, evde oturan bi insan değilim genelde.. ama dışarıdayken, odamı özlerim işin komiği.. tatildeyken okulu, okul varken tatili özlemem gibi :) memnuniyetsizlik mi bu, yoksa özlemeyi sevmek mi bilmiorum.. çünkü hep özlerim ben birilerini, bi yerleri; yeterince sevmesem bile o kişileri ya da o yerleri..

ve bi günü evde geçirince bi ton şey aklıma üşüşüyor, hiç gitmeyecekler gibi.. bütün gün kitap okuyup dizi izleyip müzik dinledikten sonra, yazacak bi şey bulamamak ise, çok hüzün verici.. herkesin bu kadar anlatacağı, söyleyeceği şeyler varken, benim sadece tek bi şey (kişi?) hakkında ayda yılda bi yazasımın gelmesini kabul edemiorum.. evet, hiç beklemediim bi anda yeni bi cüzdanımın olması beni mutlu ediyo tabi ki, ama bunu herkesin ilgisini çekebilecek bi kılıfa sokamıorum.. geçicidir diye düşünsem de, bu uzun zamandır böyle..

yazıp yazıp silmekse ayrı bi ısdırap.. "ısdırap" yazmak da öyleymiş hatta! :) belki küpeler yaparım kendime diorum, belki bi enstrüman çalarım, belki bi öykü yazarım.. ama hepsi yarım yamalak, yazılarım gibi.. başlanıp ortada bırakılmış, taslak olarak kalmış, daha da kötüsü bi kere okunduktan sonra beğenilmeyip silinen yazılarım.. ki biraz daha devam edersem, bu yazının sonu da öyle olacak, o yüzden gönderiorum hemen, acilen!

23.8.10

bulut, rüya, şarkı falan..

bi şarkı duymuştum içim acımıştı ya hani, dün de bi rüya gördüm, yine acıdı içim..
bazen bilemezsin ama nedenini, anlamazsın şarkının sözlerini, tanımazsın rüyandaki o erkeği..
ama hüzünlüdür bi şekilde.. şarkı bittiğinde ya da uyandığında, nefes alamadıını hissedersin..
sesini çıkarmazsın, bozmamak için büyüyü, gözünü kapatırsın aceleyle..
ama devamı gelmez, azalarak biter her şey gibi onların etkisi de..
bak bugün hiçbi şeyim yok gördün mü, daha dün bulutları birbirine sarılmış sevgililere benzetirken..

ismimin yeni nesildeki yaygınlığına bi kere daha şahit olmak da ayrı bi acı zaten !

13.8.10

eminim sevmediğine..

neşeli neşeli takılsam da, tüm şımarıklığımla sorular sorsam da..
eğlensem, gülsem, bağırsam, zıplasam da..
ikinci dakikasından sonuna kadar belirsiz belirsiz "sev beni, sev beni, sev beni, sev beni" diyen nil şarkısı gibiyim şu sıralar.

kırık'ı, yalnızlardanım'ı dinlemiorum bilerek ve bunları duyuorum, en eğlenceli, zılgıtlı mılgıtlı şarkıda..
bana gelen sinyalleri yanlış yorumladığımı biliorum da, bu kadar sinyal de fazla gerçekten..
daha sıkıcı bi yaz olamazdı..

---
"olağanüstü, olağanüstü olanlar için olağandır".. (:

11.8.10

yalnızlardanım..

insan doğar, aşık olur, ölür..

8.8.10

!!

2noktanın yerini 2ünlem alacak yakında!!
bu sıcakta, tek başına, ankara'da, ne yapılır? biri bana söylesin yaa! aaaaaaaaaaaaaaa!!
ve o biri, bu kadar sinirlenmemin normal olduunu da söylesin, bi zahmet..
o birinden son bi rica.. bana hevesle bekleyeceğim bi şey bulsun, önümdeki inanılmazderecedebirbirinebenzeyen günlerin bi anlamı olsun!

31.7.10

electra!

normalde altın renginde olması sebebiyle kesinlikle almaya yeltenmeyeceğim küpeleri, babamın hediye olarak getirmesinin üstüne kulağımdan çıkarmamamın ve küpelerime uyacak kıyafetleri düşünmeye başlamamın açıklamasını yıllar önce yapan freud'u seviyorum. hem de çok. 

yine de "bazen pipo sadece pipo !"(:

26.7.10

papatya.


"ben hepsini 'seviyor' çıkanlardan seçtim.."


9.7.10

by 'deniz büyücüsü'

" 'yaz geçer' demişlerdi, yazdım yine geçmedi"..

6.7.10

5!

bi sene çok şeyi değiştirmek için yeterliymiş. geçen sene bugün, bu saatlerde, yatağımda hıçkırırken, o yaşları akıtmama neden olan kişiyle kahkahalar atabilirmişim ve üstüne hayatım boyunca hiç sevmeyeceğimi sandığım bi tarih, hayatımın bir başka dönüm noktası olabilirmiş.

bi futureme iyi gider o zaman bu tarihe.
seneye görüşmek üzere! :)

24.6.10

geçti..

saç diplerim bile ağrıo şu an -tabi rapunzel oldum! :p
canım çıktı ama ya.. ayakkabılar ayağımı acıttı..
aynı konuşmaları 4890284 *random sayıları çok severim* kişiye anlatmaktan boğazım şişti :)

kimse beni tutamaz, bihter'in intiharını izlicem bugün! :p
düşündükçe daha güzel geliyo ama polyannacılığın hiç sırası değil!
sonrasında yaşayacağım hayal kırıklığı cidden çok büyük olur çünkü bu sefer..
kaç gün geçecekse, uyusam o kadar, olmaz mı?

21.6.10

belki de en güzeli böyle

ben bugün evime geldim :)

yolda, uçan ayı, öpüşen çocuklar, güneşlenen kadın şeklinde bulutlar gördüm. ama telefonumun da fotoğraf makinamın da şarjı yoktu, çekemedim. olsun! ben unutmam ki.. bi de birinin bugün dinlerken beni düşündüğünü bildiğim bi şarkıyı söyledim, sessizce.. yine de belki dinlememiştir. ondan emin değilim pek :) güneş olduğuma iyice ikna olmaya başladım, belki de otostopçu'daki yağmur tanrısı gibi, sadece bunun farkında değilim.. gittiğim yerde güneş açmasının, ayrıldığım yerde yağmur yağmasının başka bi açıklaması olamaz çünkü. önce istanbul, sonra kütahya, şimdi de ankara.. :) belki de hepsi sadece tesadüftür.

ben bu yazı stilini çok seviyorum. ama büyük hali pek güzel olmuyo :)

yel değirmeni görünce bir tek benim "ve sen ben değirmenlere karşı bile bile birer yitik savaşçı" diye şarkı söylüyor olmayışım fazla üzücü bence..

18.6.10

pushing daisies

fonda "it's all over but the crying".. siz de dinleyin hemen yukardan! :)

..

if i could i would
i'd change everything
cause i can't forget you though you don't believe me
now i can't walk back
i can't leave behind
where does it go all the light that we had
..

yine de çok iyiyim, anneannemin süprizi ve heimlich manevrası işe yaradı gerçekten, duygusal olarak :) 
ama az kaldı, az kaldıkça nefes almam da zorlaşıo, yapacak hiçbi şey olmadığını fark ediorum..
şu sahneler her aklıma geldiğinde içimin acımasına ne demeli?? 


17.6.10

d.

hiçbir amacım yok. hiçbir fikrim yok. hiçbir bilgim yok. hiçbir duygum yok.
daha doğrusu, hiçbirinin kendi özel amacım, fikrim, bilgim, duygum olmadığını hissediyorum. ve bu beni korkutuyor. hem de çok.
okuduklarımın, duyduklarımın, izlediklerimin çok etkisinde kalıyorum.
ama birini o kadar etkiliyor muyum bilmiyorum.
eskiden bu benim için hiç önemli değildi.
ama şimdi, hissettiklerimin, düşündüklerimin, hep başkalarının eseri olduğunu düşündükçe boğulacak gibi oluyorum.
bu yüzden, ben de birini etkilemiş olmak istiyorum.
yazdıklarımla, söylediklerime ya da yaptıklarımla..
bu karanlıkta, çok yüksekten şehrin ışıklarını seyretmek çok da iç açıcı olmayabiliyormuş.
ya da belki sadece bütün gün önüne geçtiğim şeyler, yorgunluğumu fırsat biliyorlardır?

8.6.10

burası ...

bi pencerenin kenarında, kendini uçuyor gibi hissetmek..
oyuncak arabalar, minicik insanlar..
uzansam bulutlara dokunabilir miyim acaba?
çok puslu da olsa şu an, uzakta bir yerde o özlediğim maviliğin olduğunu da biliorum..
yakından görebileceğimi, serinliğini hissedeceğimi de..
burayı seviorum..
ve tam olmak istediğim yerdeyim :)
~yine yanlış zamanda da olsa..

olsun..

7.6.10

uyuyamamak..?

"günbegün özleyip ama
iki çift laf edemeyip
tek başına aşık olmaktır bu belki?"

2.6.10

`inanasım gelmio gerçek olduğuna`

şansa bırakmak da pek yanlış değilmiş, dün fark ettim. hatta bırakmasaydım, çekinmeseydim, çok daha kötü şeyler olabilirmiş! :) ama.. şimdi.. tekrar "tam istediğim gibi".. şşt! tahtaya vurun :) bundan sonra hepsi bana bağlı, üşenmemek lazım, nitekim 1 haftadan daha az kaldı. çok heyecanlı! :)

bunun dışında ise, zaman zaman kızmaya devam ediyorum. kandırılmaya çalışılıorum, kandırılmış gibi yapıorum. bu beni gerçekten eğlendirio. "bana biraz yalan söyle bu gece ihtiyacım var"ın anlamını çözmüş görünüorum. yine de biraz da kanıo da olabilirim. çünkü bazı şeyler, kötü hissettirio kendimi. kimseye çaktırmasam da.. i am the sun, ok? ne olacak bilmiorum. oluruna falan bırakmadım ama.. olsun istemiorum çünkü hala. takılıorum öyle :)

sinemaya gitcez ya bugün, neye gidelim ki? dur, ben onu bi sorayım :)

♪♫ her şeyin bir la la la la anlamı var..

30.5.10

of!

canımın çok sıkıldığı, çok belli oluo mu? :p

29.5.10

yeni..

temamı değiştirdiğim zamanlar, bloguma bakmaya doyamıorum.
bi değişiklik lazımdı artık hayatımda..
bugünün en güzel yanı buydu galiba :)
biraz şansa bıraktım her şeyi, ama yanlış yapıo da olabilirim..
elimden bi şey geldiğini bilsem de, cesarete ihtiyacım var..
bunu verecek kimse yok ama :)
hayatımda ilk defa korkuyorum.
ve tepki olarak donup kalıyorum, biraz önce olduğu gibi, bilgisayarımın falan üstünde.

yine de kötü değilim, daha kötü zamanlarım olmuştu.
hem akşama daha çok var :)
ben bikaç kere daha bloga girer dururum artık :p

23.5.10

kan.

kan grubumu daha yeni öğrendim ben, bikaç ay önce. ama hiç öğrenmeye gerek yokmuş, şunları önceden okusaymışım da, tahmin edebilirmişim :p kihkih nasıl şımardım hemen ya..

"En cesur ve güçlü 0 grubu

Bu kan grubu taşıyan herkes gücü, dayanıklığı, kendine güveni, cesareti, sezgiyi ve tanrı vergisi bir iyimserliği genetik hafızalarında taşırlar.Melodik mizaç özelliğine sahiptirler. Bunlar yaşamın tadını en iyi çıkaran, dünya nimetlerinden en geniş biçimde yararlanan kişilerdir. Hayati bir melodi gibi yaşar ve kavrarlar.

İçinde bulundukları ortama çok iyi uyum gösterirler. Tüm insanlarla ve bütün varlıklarla anlaşırlar. Onlara ters düşmeden, olumlu ilişkiler kurmayı başararak yaşarlar. Bu engin uyum düzeni içinde, önlerine sunulan olanaklardan rahatlıkla yararlanırlar.

Amaçladıkları sonuca, büyük uğraşlara kalkışmadan, kolayca ulaşırlar. Onların bu başarılarındaki en büyük etken, dış dünyayla, sudaki hidrojenle oksijen gibi uyumlu olmalarıdır.

Modaya, havaya, zamana hemen uyuverirler. Herhangi birine çok değişik ve ters gelebilecek bir ortam düşünelim. Onlar bu ortam içinde dağılıp şaşırmaz, ürküp sinmez, bir köşeye çekilip donup kalmazlar. Hemen uyum gösterirler. Sivri ve uç düşünceledri, aykırı fikir ve eğilimleri yoktur.

Sağlıklı bir bünye ve iyimserlikle desteklenmiş liderlik özellikleri (güç, etki, güvenirlik) ve başarı için gerekli güdüler size kalan 0 grubu mirasıdır."

bu kadar süper olmak zorunda mıyım ben? -oha! abarttım sanki :p

21.5.10

~palavra


bi gün patlayıp ben de göndermezsem şarkıyı, yine iyi..
ama her konuşmamızın fon müziği olmaya başladı..
çalan başka bi şey bile varsa, kapatıorum.. daha iyi duyabilmek için..
aslında inanmamak için..
öte yandan, o kadar az kişi kaldı ki, gerçekten değer verdiğim..
büyüdükçe yalnızlaşıorum gibi bi his var içimde..
kendi kendini eğlendirebilir, acıları kendi kendine atlatabilir biri oldum sanırım..
bu iyi bi şey di mi? :)
aa.. hala, sorularıma cevap verecek birine ihtiyacım var demek ki!

yakında bi öykü yazcam, kimseye okutmicam :)

19.5.10

sana değil, ona!

yaşarken hiç fark etmezsin, ne kadar değerli olduğunu.
hakkında hiç bilmediğin bi şeyi öğrendiğinde, neden bilmediğini, sana neden söylenmediğini sorgular durursun.
kendini suçlarsın, sormadığın için.
çünkü suçlanması gereken kişi uzaklaşmıştır çoktan.
sonra -hemen sonra- özlediğini hissedersin. çok özlediğini.
ama gidip bunu söylemezsin ona. söylesen, bi şeylerin düzelebileceğini bile bile.
unutup gitmeyi seçersin, önceden defalarca yaptığın gibi.
bi yazı yazarsın, herkes başka bir şey zanneder, bir sen bilirsin ne olduğunu.

p.s : 100. yazımın bu olmasını istemezdim, evet. ama üzgünüm. gerçekten.

6.5.10

sayılı günler kala..

bundan sonra yan yana olamasak da hep böyle güldüğünüzü bilmek istiyorum sadece.
evet, bazen zor, bazen dayanılmaz, bazen sıkıcı olabiliyor her şey.
ama hepsinin biteceğini bilmek bile yetmeli insana :)
çok sıkılınca dans etmeliyiz belki de.
hem bütün sıkıntılar düşer birer birer.
sonunda, buğulu da olsa, anılar kalır arkada :)
mutlu olduğumuzu hatırlayınca daha mutlu edecek anılar.
hangi şarkı çalıyordu bilmiyorum ama..
sizi böyle görünce ben de oynuyormuşum gibi mutlu oldum, gerçekten :)

p.s : herkes okusun istemedim feysbuk'tan. yirim adetaa! :*

29.4.10

be happy! (:

tüm ihtiyacım olan buymuş meğersem..

11.4.10

itiraf - 3

hep aynı şey! o kadar iyi başarıyorum ki kendimi kandırmayı, başkalarına kanmayı. eminim ki, hepsi ismim yüzünden. bu saflığım ve şeffaflığım. yüzüme bakan, içimi görüyor zaten. saklayamıyorum hiçbir şeyi, yaşarken aksini düşünüyor olmama rağmen. susuyorum ve bekliyorum bir köşede. bunu çok iyi yapıyorum işte, umrumda değilmiş gibi kimse. oysa biriyle göz göze geldiğimde, o kadar belli ediyorum ki birini beklediğimi, uzun zamandır beklediğimi, kaçıyor hemen. gözlerini kaçırarak. içimi görüyor, dediğim gibi. içimi görünce kaçıyor işte. hızlı adımlarla. oysa ben kaçamıyorum kendimden. hiçbir şeyi geride bırakamıyorum. oynayacak başka bir şeyim yokmuş gibi, geçmişimle oynuyorum.

ve bazıları da rollerini o kadar iyi oynuyorlar ki, inanıveriyorum gerçek olduğuna. birilerinin hayatı tiyatro sahnesi sandığını biliyorum, ama çevremdekilerin de öyle olabileceklerini hep unutuyorum. asıl merak ettiğimse, oyunlarından memnun kalıp kalmadıkları. perdeler ve ışıklar kapandığında, kendilerini rahat hissedip hissetmedikleri. aldıkları alkışlar ne kadar iyi oynadıklarını gösteriyor, oysa oyuncu "kendi" olmaya sahne arkasında başlıyor. bunun farkındalar mı, sormak istiyorum. ama hiçbiri kulise almadığı için beni -belki de kimseyi-, kimsenin de cevabına güvenemiyorum. cevap veren, arkasından alkış bekliyor gibi bakıyor yüzüme çoğu zaman. alkışlıyorum ben de, güzel oynuyor. başkası olabiliyor, büyük bir beceriyle. kendi olamıyor.

hiçbiri sorun değil aslında. çikolatalarım vardı ya bir ay öncesine kadar, hepsi bitti. asıl üzen bu beni. o zaman biliyordum bir şeyleri. şimdiyse bildiklerim beni şaşırtıyor, canımı yakıyor. bu kadar. 

5.4.10

Bahar Hanım'a İletiniz (:

Hoşgeldiniz.

Lütfen oturun yanıbaşıma.
Ve bana dalların içinde olanlardan bahsedin.
Evet gördüm bahçede, daha geçen gün, dayanamamış erkenden çiçekli elbisesini giymiş ağacı.
Pek de utangaç, sanki siyah beyaz bir kokteyle, kır elbisesiyle katılmış birine benzer.
‘erken mi geldim?’ diyor. ‘ben şuracıkta bekleyeyim.’
Güneşle beraber, pencerenin yanına iliştim. Minderime kuruldum. Paçaları, kolları sıvıyorum, güneşten d vitamini almak gerek malum. Her gün 20 dakika, bir yerde okudum. Sanki her an şiir yazıyorum.
Ah! Öyle bir zaman ki, her okuduğuma inanıyorum, hoşuma gidiyor. Yerçekimine karşı olan tarafa geçme hevesindeyim.
Geçenlerde içimde şöyle bir monolog bile duydum: her aklına geleni yapacak mısın? Her aklına geleni yapacak bir halin var.
Matruşka gibiyim. Söylemiş miydim? Lütfen beni dinlerken, do’dan, re’den keman dörtlüleri beşlileri dinleyin. Halime daha da yaklaşırsınız. Ne diyordum, matruşka gibiyim. İçimde küçüğüm var, sonra bir küçüğüm, sonra bir küçüğüm... Gözünüze görünen en küçük olan. Kafanızı bunlarla karıştırmayayım.
Haberler dolaşıyor. Bazıları benim hakkımda. Hiçbiri doğru değil ama dolaşsınlar ne zararı var değil mi? İnanın, çıplak ayaklarınızla çimlere basarak, havadan sudan konuşmanızı çok özledim. Kıslıkları katlamaya başladım. Sakladıkları ne varsa, güneşe dizicem. Heyecan doluyum, içim bir şeylere geri sayıp duruyor. Kollarım başka yana gidiyor, ellerim başka yana. Hayat diyorum, hayat, kim ne derse dersin çok güzel bir şey.
İçindeyken insan tam anlamıyor. Dışındayken de, anlamıycaz diye düşünüyorum. Anlatmaya calışıyorum kendime. Sizin sen kahkahalarınız da bana eşlik etse ne güzel olur.
Dayanamayıp söylenen, yapılan her şeyin hayranıyım. Penceremi sonuna kadar açıp, sizi içime çekerek uyumayı özledim. Seyahatler şimdi bana hep olası geliyor. Sanki daha cesurum, sanki daha arsız. İçimde şöyle bir sey duydum: bitmez bir hevesin var ve hiç utanman yok ne güzel.
Bunu şarkı yapmak istiyorum. Gitar elimden düşmüyor. Avucum ağrıyana kadar calışıp, rahatlatmak için ellerimi sallıyorum. Sanki onlar gidip yenileri geliyor. Sanki herşeyim gidiyor, yenisi geliyor.
Gidiyor yenisi geliyor, gidiyor yenisi geliyor, gidiyor yenisi geliyor....hep sayenizde bahar hanım. Hep sayenizde.

nk (:

3.4.10

büyüteç.

bense bir büyüteçle kağıt parçalarını günlerce tutuşturmaya çalıştım çok küçükken. yo, çok da küçük değildim aslında. biraz yalnızdım sadece. okulda; mahallede değil. beni çok sevdikleri için mahalledekilere mi, sevmedikleri için okuldakilere mi kızsam bilemedim bi türlü. kendime kızdım ben de. bi kere de anneme kızdığımı hatırlıyorum şimdi, ama çok üzgünüm hala bunun için. kızdığım an da üzülmüştüm, hiç çaktırmasam da. bu huyumdan hiç vazgeçmedim. üzgünüm, sana da kızdığım için.

p.s : tek bir cümle okuyunca, bunlar geldi içimden. psikoloji okumasam tesadüf derdim..

!!

senden nefret ediorum!

> ve doğru tahmin, bu seferki "sen" hemen hemen herkes'i kapsamıyor!

1.4.10

ayna

"...

kayboluyorum hala.. göremiyorum kendimi, aynaya baktığımda. gözlerimi kıssam da yetmiyor, tanıyamıyorum aynadakini. ayna bana uzak değil, ben uzağım kendime. bir siluet var bana benzeyen, ama ben değilim sanki. bulanık ve silik, masal gibi biraz.. izlediği filmlerdeki, okuduğu kitaplardaki karakterlere özenen bir kız. bir gülüp bir ağlayan son günlerde ve kolayca sinirlenen her şeye... mor ojeleri çıktı mı uçlarına yama yapan, hayalleri kırıldığında yerine koyacak hayal bulamayan...

sahi, fazla hayali olan var mı?
"

31 Mart 2009 (:

--

soruma cevap alamadım ki bi senedir (:

30.3.10

hemen hemen

bir oyun, o kadar. büyütülecek bi şey değil.
kaybedecek ya da kazanacak olmam umrumda bile değil.
ödülü bile geri çeviririm ben zaten.
her zaman yaptığım gibi.
çünkü oynamak zevkli.
oyunun sonu değil, iyi veya kötü.
tek istediğim bu oyunu elimden almaman.
sıkılmama izin vermemen ya da.
arada ödülü gösterip kaçırman, gerekirse.
garip ama, böyle mutlu oluyorum ben.
gecelerce düşününce, yaşadıklarım rüyalarıma girince, her şeyi tekrar tekrar inceleyince.
o yüzden, benimle oynar mısın? :)
--
ve "sen" derken, herkese sesleniyorum aslında.
hemen hemen herkese.
hep öyleydi hatta.
yoksa üstüne mi alındın?! :))

28.3.10

pinguu


bir zamanlar "J'mden (:

~ i'm leavin' too..

26.3.10

bi soru daha!

griyle pembe, turuncuyla yeşil, siyahla kırmızı..

ne kadar uyumlular :)

ben hangi rengim ki?
peki sen? :)

p.s : 2 olmuş! :p

25.3.10

başlık yok!

seni gördüm bugün. ama sen beni görmedin.
geldiğimde gitmiştin, oysa ben senle konuşmaya karar vermiştim.
günlerdir sorular soruorum sana, hiç cevap vermiosun.
çok da şansımı zorlamamam gerekio dimi?
söylediğimin arkasında durmalıyım hatta..
ama böylesi daha eğlenceli ve sadece canım bu sıralar böyle istio :) 
pek bi anlam da aramamak lazım yani..
ben bile anlamıorum bazen kendimi, haberin olsun :)

sen..

..hala orda mısın?

23.3.10

I..

"I... I used to make long speeches to you after you left. I used to talk to you all the time, even though I was alone. I walked around for months talking to you. Now I don't know what to say. It was easier when I just imagined you. I even imagined you talking back to me. We'd have long conversations, the two of us. It was almost like you were there. I could hear you, I could see you, smell you. I could hear your voice. Sometimes your voice would wake me up. It would wake me up in the middle of the night, just like you were in the room with me. Then... it slowly faded. I couldn't picture you anymore. I tried to talk out loud to you like I used to, but there was nothing there. I couldn't hear you. Then... I just gave it up. Everything stopped. You just... disappeared."

19.3.10

deniz

"küçük kız
senin gözlerin kocaman
düşlerin yaşamdan büyük
ama dokunabilir misin karanlığıma
gözlerin görür mü gözlerimi

denizin sesini duyarsın
deniz kabuklarında
beynimin uğultusunu duyar mısın ki
"
lm (:

--
sen sorsan aynısını.
"dokunabilirim" desem, "görür" desem, "duyarım" desem.
içimden neler geçiyor bilsen..
burada bile yalanlar söylediğim için utansam, bi daha yapmasam..
"b" de hep gülse yan odadan :)

ne hüzünlü bi gün, di mi?

18.3.10

çok nostaljik! :)

çok şanslıydım bugün.
cahit hoca şehir dışında değildi (:
müge hoca derste değildi (:
biriyle buluştum, küpe aldım, "birini görürüz" dedim, kadir hoca'yı gördüm!
sonra arabadayken.. (a)
sweeney todd dışında, ama onu da halletcem.
yarın da böyle olsun.
sonraki gün de.
ondan sonraki gün de..
ondan sonraki gün de..
ondan sonr..
ond..
.
.
.
:)

p.s : ama yine de yorgunluğumdan ölüorum :| ve yarın ne giycem ben yaa?!

14.3.10

`so different than before` (:

bugün açık perdelerim, masamı da topladım.
dün hiç konuşmadık ~sayılır~..
ama şarkı söyledi bana, ona aldığım gitarla, gözlerimin içine baka baka.
"accidentally in love".. (:
bi de "resmen aşığım"ı söylesin diye zorladık, çok alakasız insanlarla.
söylemedi, ben söyledim arkasından hoplaya zıplaya :p
sonra bi baktım, kolyem kopmuş.
kenarı da yanmamış telefonumun bi daha.
ben de bi şarkı açtım eskilerden, "love" diye ~ne klişe isimmiş bu da :p
mutlu oldum.

hem toffifee'm var hala, daha ne olsun! :)

13.3.10

bi şeyler bi şeyler..

ama koyu yeşil perdeme güneş vurduğunda odamda oluşan loşluğu seviyorum, bundan eminim :)
masamın dağınıklığını...
'sol ayağım' muhabbetinden sonra, birden gıcık olmasını..
mesaj geldiğinde mesela, telefonumun kenarında yanan ışığı.. :)
ve toffifee'yi.. -ki şu an aralarında en çok sevdiğim bu!

12.3.10

voodoo girl

"but she knows she has curse on her
a curse she cannot win.
for if someone gets
too close to her,

the pins stick farther in."
tb (:


--
bu laneti tersine çevirmenin bi yolu olmalı..

10.3.10

irie v.2!

-seninle evlenme olasılığımız ne, schroeder? 
-googolda bir! 

..
ahaha..:p

6.3.10

writer's block

4.3.10

he..

bu sefer saflık değildi yaptığım!

evet, yine şaşırdım, saolsun, ama en azından bu sefer bekliyodum.
güvenmemekle hata yaptığımı düşünmeye başlamıştım, yine başa döndüm.
kendi bilir.

ve darker side of amélie'den bi farkım kalmadı.
düşürdüğü atkıyı, bana verdi sanıp bi de atkıya sarılıp uyumaya başlamışım meğersem.
geçti ama, geçecek.

evet, dediğim gibi, kendi bilir. 

2.3.10

bazen

bazen durup dururken canım sıkılır benim.. her zaman güldüğüm bi espriye kızabilirim, birden çok soğuk davranmaya başlayabilirim, yanımda olanların değerini bilmeyip olmayanları özleyebilirim, bazı telefonlara çıkmazken, bazı mesajlara da cevap vermeyebilirim, beklenmeyen bi tepki verdiğimde ciddi olmama rağmen şakaya vurabilirim, sonra da ciddiye alınmadığıma bozulabilirim, yapmayı çok sevdiğim şeyleri yapmaktan vazgeçebilirim, ben bile kendimi tanıyamayabilirim, ne kadar dengesiz olabileceğimi fark edip içten içe üzülebilirim ama yine de kimseye bi şey söylemeyebilirim.

ama şu an o bazen'lerden değil.. mi? :((:

27.2.10

rüya.

günlerdir rüyalarımda figüranı oynayan, her yaptığımı uzaklardan izleyen, arada yanıma gelip bi cümle söyledikten sonra kaybolan kişi, başrole geçse olmaz mı ya? ben de her yaptığımın izlendiğini bilerek, sürekli bakınmasam etrafıma mesela :) uyanınca yorulmuş oluyorum aramaktan, tek şikayetim bu. gerçekten! :)

komik rüyalar serime devam ediyorum bi yandan. ama eğlenceli böylesi, erken yatmaya devam o zaman! ihi..

25.2.10

iyi ki..

'a happy birthday girl' tam da böyle olur işte! :)

bu kadar çok çikolatası olan biri, nasıl mutlu olmasın ki.. hem de kelimesi kelimesine şunlar yazılmışken yeni kitaplarımdan birinde:

"duygusal açıdan sık sık değişiklik gösteren balık burcu için, çikolata vazgeçilmez bir sakinleştiricidir. bu nedenle çeşit konusunda herhangi bir kısıtlamaları yoktur. çikolatanın her türlüsünü severler ve mutlu olmak için hiç düşünmeden ağızlarına bir parça atıverirler."

onun dışında ayraçlar var tabi.. ilk defa koleksiyon yapıyorum! çok heyecanlıyım :) yanında da vazgeçilmez doğumgünü kartı.. olmazsa olmaz ki!

bi de herkesin olduğu bi fotoğraf kolajı :) resmen herkes var ya!
hiç üşenmemiş, hepsini fotokopi çektirmiş, çıkartmış, kesip yapıştırmış..
bi de koymuş masama güzelce..eve gelince..

nasıl 'happy birthday girl' olmayayım.. asıl onlar iyi ki varlar! iyi ki ya.. iyi ki..
mışırkk.. :)

21.2.10

baaamba bambaaa

paraa bailar la bambaaa.. ♪♫


aaagh! dans edesim var deli gibi ..
bissürü bardak kahve içmiş gibiyim şu an! :)
aklımdan geçen 100lerce kelimeden hangilerini seçip de yazacağıma bile zor karar veriyorum..
noluo yaa?!

origami kitabı aldım bi de..
bi ara bissürü renkli kağıt alıp kendime bissürü balık yapcam, gözüme kestirdim :)
hem onları sevebilirim de, hihi :p

~ bi şeyler istediğim gibi gitmiyor olabilir, hatta onları istiyor olmam bile çok gereksiz olabilir..
ama iletimde yazdığım gibi.. kimin umrunda? :)
üstüme alındığım şeylerde bahsedildiği gibi olmalı cidden..
o değil, çok alınganım ben de bee!

♪♫ - bunlara da çok alıştım, çok şekerler! :)

18.2.10

fr vs. eng

mıknatıs, fransızca'da sevmek anlamdaki "aimer" fiilinden türetilen, "aimant" kelimesidir. yapışıp bırakmıyor işte, sevecen bi şey (:

p.s : ingilizler de pek odun canım, magnet'miş.. biz de ala ala onlardan almışız kelimeyi, pü! :)

17.2.10

that's all..

"and sometimes, when a woman cries late at night, it doesn't mean it's about some guy. sometimes, she's just cryin'."

senin adın ne !

kin tutan biri değilim, şu an nefret ediyor olmam gereken, geçmişimden bi ton kişiyle hiçbi şey olmamış gibi konuşabilirim üstünden çokça zaman geçtiği için..
tek bi kişiye karşı böyle olamıyor olmam, sorunun bende olmadığını gösterir di mi?
daha da tuhafı, kız bana hiçbi şey yapmadı aslında..
sadece fazla mutluydu, benim için bile fazla -en mutlu sadece ben olabilirmişim gibi..
her hareketi çok yapmacık geliyordu bi de.. ("geliyordu" çünkü başkaları hiç de öyle düşünmüyordu..)
ve hiçbi zaman bana karşı olan samimiyetine de inanamadım.. -tamam, biraz da kıskandım zaman zaman..
bugün, bi kitapta ismini gördüğümde bile, içimin hala kalkıyor olmasına şaşırmışken, hemen ardından, alakasız bi şekilde, çok değiştiğinin söylenmesi hiç hoş olmadı..
bazı tesadüfler hiç de zevkli değilmiş..

ve evet, isimler gerçekten karakteri belirlermiş (:

16.2.10

when?!

nasıl acıtmışsan canımı, korkudan sağa sola saldırıyorum artık.
kimseyi bu acıya bulaştırmak istemiyorum çünkü,  kendim bile nasıl çıkacağımı bilmiyorken, bir de başkasını düşünmek istemiyorum. uzak tutmak için herkesi, tırnaklarımı gösteriyorum aniden, ki bilirsin ne zor çıkardı o tırnaklar. bunu istemeden yaptığımı söylesem kimse inanmaz, gerçekten üzgün olduğumu söylesem bi işe yaramaz.
çevremde bulunan duvarları sağlamlaştırıyorum kendi yaptığım hatalarla.
çünkü kendimi korumaya çalışırken -bilinçsizce-, başkalarını üzdüğümü fark ediyorum.
-ki bunu fark etmem de tam olarak "everything is going to be alright" yazısının bir kere daha aniden karşıma çıkmasından kısa bir süre sonrasına denk geldi, ironik bi şekilde.
ve ben günü gününü tutmayan biri olduğumu sanırken, o an, tam o an, anı anına uymayan biri olduğumu bi kere daha anladım.
o neon ışıklarla yazılmış yazıya inanmak istiyorum, ama yine "when?!" diye sormadan edemiyorum.
nasıl acıtmışsan canımı..

15.2.10

yepyeni 1 şey! (:

yuuuppiiiiee!!

of, uzun zamandır istesem de yapmaya çok üşeniyordum, ama biliorum ben başıma gelecekleri..
yok şablon seç, yok onunki uymasın köşesinde undefined yazsın, yok html'lerle oyna..
büyük harfleri küçült..
renkleri ayarla..
kolay mı yaf :)
ama -öncesinde 1 film, 1 bölüm himym, 1 bölüm de house izlemeyi planladığım- koskocaman bi günümü harcayınca oluyormuş!
ve canım çıksa da, ortaya aynen böyle bi şey çıkıomuş! :)

kitapçı olamıyorsam, ben de sanal kitapçı açarım! hıhh :p
ayrıca (bkz: bir günü bir gününü tutmamak)

gece..

çok çalışmak bana entay-biyotik etkisi yapıyor ya, az çalışmak da yapıyor sanırım?
açık sözlülüğüm üstümde: @4222480
yine de biraz daha konuşursak tutamicam kendimi..
zaten ağlıyorum mütemadiyen dedim ama yutmadı, şapşal :p

off.. bugün saçmalamiyim rüyamda bari.. "i ate the shrink" nedir ya?
nasıl bi psikolojiyle görülmüş bi rüyadır, anlam veremedim.. ahaha :p

gece'yi okuyorum.. daha doğrusu bi okuyabilsem, güzel olacak..
neyse artık.. burda bitsin, gidip uyuyayım.. (:

şu an..

hayatta en nefret ettiğim ikinci şey, avuç içlerimin soyulması..
üçüncü de "birazcık vefasız, biraz da unutkan ve aptal" insanlar..
şu an ikisinden de bolca bulunduğuna göre, ruh halimi tahmin etmek zor olmayacaktır..

uyusam uyansam, yine pazar olsa.. :/

14.2.10

..
















jamie: you have to promise you won't fall in love with me.
landon: that's not a problem.

(:

13.2.10

enee..

seni yerim çocuk, haberin olsun!

baktıkça çocuğum olsun istiyorum ya, nasıl bi şeysin sen?
kardeşe komplo kurup tüm çıkartmalarının üstüne konasım geliyo senin yüzünden :p
koşuşa bak, yareppim.. :p
şapşal, bildiğin şapşal!
ehe ehe..

12.2.10

geçmişş (:

küçük kara balık'ımı her geldiğinizde besleyin, olur mu? (:
balıklar ilgi ister çünkü, hem yazık, açılacak denizi de yok bunun..
yakında bi tane de küçük kırmızı balık koyarım yanına belki..
o zaman canı da sıkılmaz ki (:

yemleri de pembe kalır işte..

kırmızıyla pembe aslında çok uyar, kime desem inanmıyor ama..
oysa öteki'm bilir, gökten bi yıldız çalıp avcuma sakladığı gece görmüştü çünkü (:
ay, geçti yine gerginliğim..
yoruldum ani ruh değişimlerimden? neler oluyo ki?

11.2.10

öf pöf

bi şeyler dilemesem, olmaz mı? şu, su bile istemedikleri için susuzluktan ölenler* gibi falan mesela..

çünkü hiç dikkat etmiorum, hiiiçç.. sonra da böyle geriliyorum, ne gerek var halbuki, ne gerek varr?!!

* ühüüü..

10.2.10

şımarık!

rapunzel olmak da ne zor işmiş, saçlarım ağırlık yapıyor artık :)

saç demişken,
dün tam karşıdan karşıya geçicez, bi amca geldi. dedi "ben ressamım ve böyle bi güzellik görmedim!" bırak yeaa modunda gülünce de azarladı bi de beni, "gülme kız, bi şey söylicez, taa karşılardan gördüm seni" falan dedi. ben de "ihi sağolun" dedim :) en son mankenlerden falan bahsediodu da, ben o kısımda kopmuşum, tam hatırlamıorum. paula'larımdan birinin sesiyle ve birden yanağımı sıkmasıyla kendime geldim: "öyledir bizim arkadaşımız" :)) şapşal yaa..

öyle şımardım işte dün de :) hem de doğumgünü erken kutlanan doğumgünü kızı ben değilken :p yer arıyorum, hemen de buluorum valla :p

saçla bi alaka kuramadınız, farkındayım, ama ben kurdum, merak etmeyin! :) 

7.2.10

> colors

*whenyou'regoneallthecolorsfade..

what dreams may come..

`sometimes, when you win, you lose..`

ama kabullenmek istemez ki insan. ben de hep inkar ettim..
vapurlarla karşıya geçtiğim, martıları görebildiğim en son noktaya kadar takip ettiğim, kırmızı bir tramvayın sesini duyduğumda gülümsediğim her an inandım.. her an orada olmamın, kazanmak olduğunu tekrar ettim kendi kendime. gittiğime hiç pişman olmadım.. iki tanecik güzel anı kaldı elimde, ben daha çoğuyla döneceğimi hayal etmişken hep..

sana hiç kızamadım ama, belki de fark ettiğimden çok daha fazlasını kaybettim o birkaç ayda..
ama..

`sometimes, when you lose, you win..` (:

5.2.10

'what is this thing..?'

böyle çok alakasız bazı rastlantısal olaylar veya saçmasapan karışıklıklar sonucunda, hiç beklemediğim bi şekilde kendimi sabahtan akşama kadar bi kitapçıda oturup gelenlerle sohbet ediyor bulsam hoş olmaz mıydı?

arada sırada tercüme de yapardım mesela..

bu 2 haftadan sonra, bu çeşit hayallerimin olması biraz korkunç geliyor bana aslında, ama bi yandan da bunu umursamayacak kadar güzel gibi (:

ne olursa olsun, mutlu olurmuşum gibi bi his var içimde zaten, ama böyle olsa gerçekten çok mutlu olurum galiba.. şuna benzer bi yerde kim olmaz ki? (a)














arkada da crazy çalsın.. bi zamanlar ne içten söylediğimi hatırlayıp gülümseyeyim (:
`i'm going crazy..`

olmaz mı?

4.2.10

mim mi? :|

o kadar dedim beni mim'leme diye, ama dinleyen kim? J Brit Dregg'cim saolsun, şimdi kendimle ilgili 7 şey yazmam gerekiyor :) bakalım neler çıkacak, şu aşamada ben de çok merak ediyorum!

başlayalım..

1. en sevdiğim rengin ne olduğunu bildiğim zamanlar, baya eskilerde kaldı, ki o zamanlar hep mavi derdim. şimdi her sorulduğunda farklı bi renk söylüyorum, çünkü hepsini seviyorum. sarı dışında, nedense bi o renge alışamadım..

2. çift sayıları çok severim. tek sayılardan da asal olanları severim. bi tek kendisine bölünebilmeleri çok ilginç geliyor, pek yalnızlar sanki. psikolog içgüdüsü olabilir? :)

3. hapşırmayı da çok severim. ama hıçkırmayı hiç sevmem. ve neyse ki çok hapşırırım ve az hıçkırırım :)

4. küçükken uçma hayalleri kurardım, artık ışınlanma hayalleri kuruyorum. bu gittikçe artan üşengeçliğimin göstergesi mi, büyüdükçe hayallerimin küçülmediğinin göstergesi mi, bilemedim ama şimdi :)

5. genelde iyimserimdir, rahatımdır, neşeliyimdir. olmasam da, öyle yansıtmaya çalışırım. sorun anlatmayı pek seven biri değilimdir, anlatırsam da kısa keserim. istisnaları olabilir, anlattığım süre boyunca kahvaltı hazırlanabilir mesela, di mi? :) bense yazdıklarımı okuyan kimsenin olmadığını fark etmeden, yazmaya devam ederim ısrarla.

6. resim yapabilen, şarkı söyleyebilen, bi şeyler çalabilen insanları kelimenin tam anlamıyla kıskanırım. resim yeteneği 62 tavşanı yapmaktan öteye gitmemiş, şarkı söyleme yeteneğinin olmadığını okul korosu seçmelerinde fark etmiş, enstrüman olarak en son 8. sınıfta blok flüt çalmış biri için, bunları yapabilenler insan değilmiş izlenimi uyandırıyor çünkü. yine de yazmayı severim, günlük, blog, sözlük, forum, nereyi bulursam yazarım, okurum :) buna da şükür, di mi?

ve son olarak,

7. büyük itirafı sona sakladım. yıldızlara aşık bi insan olarak, hayatımda hiç yıldız kaydığını görmedim! ki bu beni fazlasıyla endişelendirmeye başladı, umarım göremeden bi şey gelmez başıma :)

ve bitti! :)
güzel oldu sanki, şimdi de 7 kişi seçecekmişim, ama o kadar kişim yok malesef.
olanlar da hep kardeşim ya da "J'cim tarafından mimlendi.
en iyisi, canı çeken yazsın bundan bi tane, ama bana da haber versin, ben de okuyayım :)
anlaştık mı?

1.2.10

V

"bir şey olacaksa, olacaktır."

yine mi!

bi kez daha inandı, bi kez daha yanıldı.. neyse ki, bugün güzel bi gündü de, morali fazla bozulmadı :)
şimdi çok sevdiği dizisini izleyecek ve çok sevdiği serinin son kitabına başlayacak..
onun da bitecek olması üzmüyor değil.. yine de fazla bekledi, fazla özledi.. bi zamanlar yaptığı gibi :)
ve yarın upuzun bi gün olacak..
tam orada, her kafadan her ses çıkıyor ve bi süre sonra kendisininkilerle karışıyor..
bu yüzden mutlu, bu yüzden upuzun günleri seviyor :)
bi de birazcık daha uyuyabilse? belki de erken yatar bu gece..
ama kesin değil tabi, bunu engelleyebilecek bi kişi tanıyor..
-gerçekte- o kişinin umrunda olmadığını da biliyor :) -burada yazar, anlam karışıklığı yapmış, çünkü kendi de bi türlü anlamamış (: -
şimdi gidiyor, saçlarının sağ ayrımındaki minicik örgüyle..
ve bak, mutlu işte :)

p.s : la vache qui rit.. encore (:

28.1.10

would u..

her taraf bembeyaz.. sonunda! :) özlemişim, izlemeyi de, pencereden soğuğunu hissetmeyi de..
sağa sola `only happy when it snows..` yazmayı da :)
henüz kimse uyanmamışken, pencerenin önünde oturmayı da, hiçbir şey yapmadan..
bi 'kış şarkısı' açacağım birazdan..
ve onu dinlicem bütüüüün gün :)
en sevdiğim renkler sıralamasında, gittikçe üst sıralara çıkan beyaz'ı bu şekilde görmek iyi geldi işte..
'i like it!'e tıklayabilirim, bissürü kere..
sonunda :)

lie with me?

27.1.10

sonşarkı..

`ben hep sana gelirim`.. bunu bil!

su

hayatıma da böyle bir stumble upon butonu lazım! böyle bi şeylerden hoşlandığım zaman 'i like it!' diyebileyim ki ona benzer şeyler daha çok başıma gelsin. hoşlanmadığım zaman da 'not for me'ye tıklayabileyim.. bi daha da karşıma çıkmasın o içerikli şeyler.

bu günlerde sık sık o aşağıya doğru çevrilmiş baş parmağa tıklardım heralde?

nereden bulabilirim bu eklentiyi, bilen var mı? (:

25.1.10

(6)

yok yok. hepsi yalan.
hepsi değil de, bi kısmı işte.

(:

now playing..

'animasal' zamanlar.. (:

hiç bitmesin.. saatlerce, günlerce, aylarca dinlerim!
hep özlediğim şeyleri yapıyorum kaç gündür, ne güsel :)
house izliyorum, kitap okuyorum, kartpostal yazıyorum, fotoşop yapıyorum..
şimdi anima dinliyorum..
ve yazıyorum..


bi de üzülmek için bi neden olmasa.. ben üzülmemek için bu kadar yorulmasam..
her boş kaldığımda içim acımasa..
kimseyi kandırmasam.. en başta da kendimi!
... (birazı da içimde kalsın şimdilik)

a-ah! animasal'a karışmış bi direc-t şarkısı.. tüm melankolim dağıldı! :p
"beni aldın, böldün, tükettin, bıraktın, attın, dağıttın, paramparça ettiiinnn..

giiiiiitttt!!"
ne diyim daha yani?!

son söz : bLh (: kolyemi seviorum!

23.1.10

'yalansan..'

elimde değil? şebnem'den.. ve litvanya da? hadi son ikisini anlayabiliyorum. ama 'elimde değil' ne demek şimdi, hem de omzuna yatarken.. gözlerimi kapamışken ve tepkisizliği canımı yakarken. ve de geçti diyebiliyorken günlerdir.. hep böyle mi olacak? bana söylediklerini hatırlamadığım için sevindiğim her günün sonunda, bunları mı görücem?

uykum da hiç yoktu, keşke uyumasaydım..

şemsiye :)

konser bitince, yağmur altında otoparka doğru yürürken, en azından otoparka kadar bana şemsiye tutmayı teklif eden çocuk, burdan da çok teşekkür ederim sana.. ne kadar da iyi kalplisin :) ama bu teklifinden 10 saniye sonra yağmurun durması ve senin şemsiyeyi kapatıp gitmek zorunda kalmansa ayrı ironikti tabi.. neyse, iyi geceler o zaman tekrar :)

22.1.10

korkmaya başladım..

buraya ne yazsam, gerçek oluyor. ama zamanlamam çok kötü ya!

şebnem ferah konserinden bi gün önce, kar yağmıyor, hava güneşli diye söylenilir mi hiç?!
görmüyorum dedikten bikaç saat sonra, önce görüp sonra telefonda konuşmamıza ne demeli?

dilek kutusu mudur nedir?

21.1.10

bi umut

günlerdir görmüyor olmam, merak dışında hiçbir şey uyandırmıyorsa, biraz olsun geçmiş demektir bence :) e yup!

yihuu!

fotoğraf makinesi kabından cüzdanımı bırakıp kardeş'ciğimin kendi elleriyle kasetten bozarak yaptığı cüzdanıma geçiyorum. acaba sırada ne var? :)

ve işte o cüzdan,













tenk yu beybi, yirim adeta! :*

güneş miii?!

"kar yağacak"mış!

biz de heyecanlandık, böyle dışarı çıkıp kar topu oynarız herhalde diye. meğer 7de camdan baktığımda gördüğüm çiyimsi beyazlıktan bahsediyorlarmış. 10da tekrar baktığımda eriyip gitmiş olan beyazlık. şimdi de güneş açtı resmen ya, masmavi falan gökyüzü..

ama 'only happy when it snows' yazmak istiyorum şuraya falan.. (ah, bi haftada her şeye el atıverdim!)

yağmayacaksa bilelim de daha fazla beklemeyelim, şubata geldik nasıl olsa. pöf yaa..

nasıl kıskandım şu geldiğinde! gerçi -21C miş, o kadar da olmasın yani.
amaaan işte.. ne istediğimi biliyor muyum ben? (:


13.1.10

ne?!

"Gezegenlerden birinde yaşayan kırmızı yüzlü bir adam tanıyorum. Tek bir çiçek koklamamış, tek bir kez bir yıldıza bakmamış, kimseyi sevmemiş. Yaşamı boyunca tek yaptığı şey bir takım sayıları toplamak. O da bütün gün kendi kendine aynı şeyi söylüyor, senin gibi: 'Çok önemli işlerim var benim!' Bunları söylerken gururla kabarıyor göğsü. Ama o bir insan değil ki, mantar!" 
"Ne?!"
"Mantar!"

(Küçük Prens)

aklımda bi şeyler var ama, bakalımm.. :ıslıkçalansmiley:

o kadar mutluyum ki..

la lalalallala lalalallala lalalallallallala.. (:

11.1.10

1şiir

'oysa ne yalan söyleyeyim, 
ben yalnızca bir kuyruklu yıldıza 
çarptığımı sanmıştım, 
yaşamın çıkmaz sokaklarında yürürken, 
yüreğim bir patlamayla aydınlanınca

aa (:
~~

her yere yazmalı bunu. heeeer yere.. 

6.1.10

dağınık?

masam çok dağınık, ekrandan 1saniye gözümü ayırınca başım dönüyor. uzun süre ekrana bakınca da başım dönüyor. belki de dağınıklıkla alakası yoktur?

bugün fark ettim. aslında önceden de fark etmiştim sanırım.. kötü olamıyorum, ama bu benim için çok kötü oluyor. birileri bu sıralar gayet iyi olduğunu söylüyor, çünkü başka biri için aylarca çektiği acı geçmiş gözüküyor. beni hiç düşünmüyor bile tabi, çünkü dedim ya, başka biri için aylarca çektiği acı geçmiş gözüküyor.

'istiklal caddesi kadar' dediğinde bile üstüme alınıyorum, elimde olmadan.. :x: yapıveriyorum.. senin diyor, söylüyorum, ama anlamıyor. seni anlamayan birini sevmek ne kadar zormuş, hele hiç anlamadığını yıllar sonra fark etmek..

son bi soru: anlıyor musun?!

'mon coeur s'ouvre à ta voix..' biraz da o yüzden açmadım dün gece telefonu, anlasana! iyi ki annem benim odamda uyuyakalmış.