Pages

19.11.17

sakin görünüyor olabilirim...

saate baktım. daha 19.23'tü.

oysa ben o ana kadar, içimde ne savaşların koptuğunu, bir tarafı yenmeye çalışırken, aynı zamanda o tarafı güçlendirdiğimi, bu tarafı zayıflattığımı fark etmiştim. bir şeyleri olduğu gibi reddetmek istiyordum, öyle olunca neye tutunacağımı bilememekten korkuyordum. zaten çok büyümüş olmama rağmen çok deneyimsizdim. gidip gidip geliyordum. böylece kendimi rahatlatıyordum, kendi hışmımdan korunuyordum. bunlara yol açan ruhsal gerçekliğimi reddetmekten yorgun düşmüştüm; ama kabul etmek istediğimde bana çok fazla geliyordu. yapmak istediklerim vardı, yapınca kendimden geçtiklerim... ama bunlar aynı zamanda yapmamak için delice bahaneler aradıklarımdı. koskoca hükümetleri yardıma çağırıyordum. onlar bile ilerlememi durdurmuyorlardı. bu zamana kadar her şey engelken, birden her şey fırsata dönüşmüştü ve bu, kafamı çok karıştırıyordu ve bu kadar fırsatla ne yapacağımı bilmiyordum ve hiçbir şeye hayır demek içimden gelmiyordu ve her şeye evet demekten korkuyordum. evet. sınırlarımın nerede başladığını nerede bittiğini anlamıyordum. bir yandan da tam bedenimin bittiği yerde, tenimin geriye kalan boşlukla kesiştiği yerde bir sınır varmış gibi hissediyordum. gidebileceğim, uzanabileceğim, dokunabileceğim en uzak nokta orasıymış gibi... bu da beni boğuyordu ve bir başkasının yardımıyla bu sınırı aşabileceğimi biliyordum ama o yardımı alırken o başkasının ben olmadığından nasıl emin olacaktım? ama belki de beni korkutan şeylerden biri de buydu. 

ah, ne çok korkuyordum. 

eskiden kalma, rengi solmuş, muhtemelen sandıktan çıkarılmış, muhtemelen annemin giymiş olduğu gelinliği giymek istemiyordum. kendime yakıştırmıyordum. kendimi onunla gelin gibi hissedemiyordum. yine de kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. sonra birden kızıyordum ve hiçbir şeyin hayal ettiğim gibi olmayacağını düşünerek her şeyin acısını yine kendimden çıkarıyordum. bütün bu karmaşanın içinde, bu karmaşayı kendi kendime yaratmamı takdir eden bir(iler)i vardı. oysa o(nlar) olmasa bu karmaşa da çıkmazdı. ne şanslıyım ki, bir(iler)i daha bana yardıma gelmeye hazırdı. tek sorun o bir(iler)ini iç dünyama nasıl taşıyacağımı henüz bulamamış olmamdı. yine de bu sefer daha umutluydum çünkü hayat devam ediyordu. 

saat de zaten 19.46 olmuştu. yorulmuştum ama değmişti - ve bu, aslında en başından beri geçerliydi.