adresine ulaşmayan bir kartpostal vardı. sahibine teslim edilemeyen de bir hediye. kartpostal neredeydi bilinmez ama hediye bir masanın üzerinde kullanılmayı bekliyordu. sabırla. bir defterdi bu ve kapağında hasbelkader yazıyordu. hasbelkader gerçekten de güzel bir kelimeydi ve gerçekten de güzel bir hediye olabilirdi. çünkü her şey garip bir raslantı sonucu başlamıştı; ama sonrasında olan her şey tanıdıktı.
oysa ona en başından beri çok farklı gelmişti. yalnızca kendi yaşadıklarından değil, başkalarının yaşadıklarından ve yaşayabileceklerinden daha etkileyici, daha besleyici, daha heyecan verici, daha daha daha... ama değildi. biraz da buna üzülüyordu. anlatsa, yazsa, filmini yapsa kimsenin ilgisini çekmeyeceği çünkü herkesin halihazırda defalarca yaşadığı, defalarca yaşayacağı bir hikayesi vardı artık. kimsenin çekmediği acıları çektiğini, kimsenin sevmediği kadar sevdiğini, kimsenin yapmaya cesaret edemediği şeyleri yaptığını sanan biri için, bu katlanılır şey değildi. belki de sorun tam olarak buydu. bazen de sorun tamamen başka bir şey gibi geliyordu. başka birsürü şey.
aslında tek sorun, tek bir sorununun olduğunu sanmasıydı. bu sorunu bir aşabilse, birsürü sorunu olacaktı. ama aşamıyordu ve bu şimdi, çok daha anlaşılır geliyordu. bu kadar açık bir şeyi daha önce göremediğine şaşırıyordu. oysa bir kişi bunu her zaman, birçok kişi de zaman zaman ona söylemişti. demek ki, ancak sindirebilmişti, ancak kabul edebilmişti.
masanın üzerindeki deftere gözü her takıldığında onunla ne yapacağını düşünüyordu ama artık kararını vermişti. aklına gelen fikir, o defteri hediye edecek olmak kadar anlamlı bir fikirdi çünkü yine kapağında yazan güzel kelimeye yakışır bir eylem olacaktı. heyecanla nefesini tuttu ve...
0 yıldız:
Yorum Gönder