Pages

20.3.13

benim de yaa

ne yaptığımızı size söyleyeyim. durmadan yapmamız gereken ne çok işimiz olduğundan, ama hiçbirini yapmayı istemediğimizden bahsedip duruyoruz birbirimize. her şeyden ne kadar sıkıldığımızı dile getiriyoruz her defasında. güzel bir tatil istediğimizden, telefonu ve bilgisayarı kapatıp gitmek istediğimizden konuşuyoruz. sorun işlerin fazlalığı, bizim isteksizliğimiz değil oysa ki. sorun, bu durumun, bunu söylemeyenlerin garipseneceği kadar normalleşmiş olması.

biri bana canının sıkıldığını söylediğinde, canım sıkılmasa bile "benim de yaa.." diyesim geliyor. belki gerçekten sıkılıyorum ama biri söyleyene kadar fark etmiyorum. biri bana bunu söyleyene kadar halimden memnunum aslında. o yüzden bana işinizden bunaldığınızı, yorulduğunuzu, canınızın sıkıldığını söylemeyin lütfen.

kendimi tutamıyorum.

2.3.13

huzur

bazı akşamlar hiç bitmesin isteriz ve o akşamlar, diğerlerinden hızlı geçer. dışarısı soğuktu, yanında huzurluydum. huzur, o güne kadar aradığım bir şey değildi aslında. mutlu olmak önemliydi benim için. kıpır kıpır olmak, yerimde duramamak, çokça gülmek ve eğlenmek isterdim. insanlar bana baktığında mutlu olsun isterdim. hayatta bazen kötü şeyler olurdu. üzülebilir, kızabilir, küsebilirdik. sonrasında ise mutlu olmamız gerekirdi, bir başka üzüntüye kadar. bu nedenle, mutluluk geçici olduğunu hissettiriyordu; değerliydi. geçmemesi için çabalamak gerekirdi. 

bir akşam, mutlu değildim; bir sürü sorunum vardı, ağlamak üzereydim. yanımda sen vardın, üşümüştük. yine de sevmiştim o anı. sokak lambalarının zayıf sarı ışığını, yanımızdan geçen insanların acelesini, gözlerindeki huzuru... en çok onu... şimdi o akşamı düşündüğümde, senin gözlerinde kendi huzurumu görmüş olduğumu anlıyorum aslında. basit bir yanılsamaydı belki de. hep öyle değil midir zaten? 

... diyip bırakmışım aylar önce. şimdi düşününce, gözlerinde kendi huzurumu gördüğümden beri, aradığım şeyin huzur olduğunu fark ediyorum. ama kendi huzurumu kaçırmaya neden bu kadar meyilli olduğumu anlayamıyorum. bunu da yazayım ki, belki aylar sonra okuyunca aydınlanır her şey. 


kendine psikolog !

günlük okuyabilmek için, yazma gerekliliğim aslında canımı çok sıkıyor. bazı şeyler kendiliğinden olsun istiyorum. hiç kimsenin, hiçbir şeyin etkisi olmasın. sihir gibi, büyü gibi bir şey yani. böylesi çok sıkıcı, çok öngürülebilir geliyor. hiç heyecanı kalmıyor. günlüğümü ya da blogumu açtığımda hiçbir zaman şaşırmıyorum mesela. çünkü her şey bıraktığım gibi. böyle düşününce de kendi gücümle gurur duydum aslında. düşünsene, her şey bıraktığım gibi ! ben olmadığım için hiçbir değişiklik olmamış, ben gelmeseydim yine bir değişiklik olmayacaktı. demek ki bir şeylerin değişmesi için beni bekliyorlar. hmm. yine çok ilginç bir noktaya geldim tabi. kim bekliyor beni diye sorsam verecek bir cevabım yok. ben bunu bi düşüneyim.

içses: salak, yemin ederim gerizekalı bu kız !