birkaç gündür açıp duruyorum bu sayfayı. yazıp yazıp göndermekten vazgeçiyorum, hala bir şeyleri çözememiş olmak saçma geldiği için, hissettiklerimle baş etmeye çalışırken ortaya çıkanlar kulağıma ya çok acınası ya da çok duygusuz geldiği için, neden bahsettiğimi bile bilmediğim için... herhangi bir benzetme kullanmadan, hissettiklerimi, düşündüklerimi dümdüz yazabilmek istiyorum sadece. bir puzzle gibi her şey önümde. hatta bir değil, birden çok puzzle ve ben hangi parçanın hangi bütüne ait olduğunu bile bilmiyorum. bu parçalar birleştiğinde nasıl bütünler çıkacağını da... işte, böyle söyleyerek yaşadığımı ima ettiğim şeyleri, bu benzetmeyi kullanmadan, her şeyi kendimden bu kadar uzaklaştırmadan, yalnızca kendi duygularımdan bahsederek anlatmak neden bu kadar zor anlamıyorum.
alt tarafı bir şeylere üzüldüğümü, bir şeylere kırıldığımı, bir şeyleri düzeltmeye çalışıp düzeltemediğimi hissettikçe içimin iyice acıdığını ve sırf bu yüzden denemekten vazgeçtiğimi söylemek istiyorum ama bunları kendime bile itiraf edemiyorum. hayatım boyunca, hayalperestlikle, iyimserlikle, mutlulukla yaptığımı; içimde bir kaosun olduğunu kabul ettiğim andan beri kızgınlıkla, hak arayışıyla, güç savaşlarıyla yapıyorum. etrafı yakıp yıkıyorum, bunu yaptığım için kendime kızıyorum, bana hak verilmemesini, sakinleştirilmememi kabullenemiyorum, isyan ediyorum, küsüyorum, gidiyorum. daha da uzaklara gitmek istiyorum, kimseyle ilişkimin kalmayacağı kadar uzaklara.
oysa tek bir duygudan kaçıyorum. boğazıma kadar batmış olduğum ama bütün gücümle görmemek ve göstermemek için uğraştığım tek bir duygu var.
üzülüyorum, gerçekten bazen çok üzülüyorum.
0 yıldız:
Yorum Gönder