pazartesiden önce gelen pazar nasıl sevilmez ki?
yeni şarkılar keşfettiğin, zaman zaman kendine dönüp acı çektiğin, istediğinde yatağına girebildiğin, sıcacık evinden hiç çıkmadığın bir pazar. sabah uykunu almış bir şekilde uyandığın, biraz yatak keyfi yaptığın, yatmaktan sıkıldığın için yataktan çıktığın; ve mutlulukla bir ilgisi olan kahvaltının, acelesiz, telaşsız ve huzurlu bir şekilde yapıldığı bir pazar. uzun uzun anlatabilirim ama bence gayet açık nasıl sakin bir günden bahsettiğim. o yüzden sırf pazartesiden önce geldiği için pazarı sevmemenizi biraz şımarık buluyorum. hatta hadsizlik bile diyebilirim. yine kurunun yanında yaşı da yakıyorsunuz bence.
yarın zor bir günün beni bekliyor olmasının, bugünü de kendi kendime zorlaştırmamın, pazarla hiçbir alakası yok. tabii, bir güne gösterdiğim bu koruyuculuğu ve kabulleniciliği biraz kendime göstersem her şey daha güzel olacak, ona da hiç şüphe yok aslında. asıl sinirimi bozan şey, neye ihtiyacım olduğunu bilip o ihtiyacı kendime verememek sanırım. o ihtiyaca sahip olmak bile bir sorun sanki. kurduğum hayaller de hep zaten böyle bir ihtiyacımın olmadığı, yalnız olduğum, dışarda olduğum, uzaklarda olduğum bir zamanla ilgili.
sonra eğlencelik izlediğin filmin durup dururken sana birtakım yüzleştirmeler yapması...
"hope is the only thing stronger than fear"
biraz açık oldun mu insana her şey yüzleştirme zaten.
bugünün keşfi: sufjan stevens. güzel oldu. güzel.
0 yıldız:
Yorum Gönder