Pages

29.7.14

delik

"ne zaman içime biraz fazla baksam yükseklik korkum depreşir" - m. mungan

evet. "açıklanamayan sebeplerden dolayı, dünyadaki her insan göğüslerinin ortasında büyük bir delikle dünyaya gelir". ama sorun bu değildir. sorun, insanın sadece kendisinin bir delikle dünyaya geldiğini sanmasıdır ya da başkalarındaki deliği görmesine rağmen, onu bir şekilde doldurduklarına inanmasıdır ve kendi deliğine baktıkça içinde kaybolmasıdır. o deliğin olduğundan büyük, olduğundan derin gözükmesidir. insanın hemen o deliği doldurması gerekiyormuş gibi hissetmesidir.

"anı yaşa"cıların, osho'cuların, adını bilmediğim birçok felsefenin, inancın dediğini yapmak o kadar zor ki... hayatı olduğu gibi kabul etmek, duyguların hepsine saygı göstermek, hepsinin ifadesine izin vermek, bu sırada karşımızdakileri de anlayabilmek, affedebilmek, sevebilmek. kendi eksikliğinle telâfi etmeden, kaçınmadan yaşayabilmek. kendinle barışabilmek. bir yandan mide bulandıracak kadar yapmacık geliyor bu kelimeler. fazla kullanılmaktan anlamlarını kaybetmiş gibi. hangi köşeyi dönsen aynı kelimelerle karşılaşacakmışsın, o nedenle artık hiç şaşırmayacakmışsın gibi. bu, tam olarak, her sabah uyandığımda gördüğüm "go confidently in the direction of your dreams; live the life you've imagined" kelimelerinin yan yana geldiklerinde hissettirdiği şey. yapacak işler, yetiştirilecek ödevler, çekiştirilecek insanlar, öfkelenecek durumlar varken kim uğraşır bunlarla? kim gitmiş hayallerinin peşinden, kim kabul etmiş eksikliğini? kim istediği hayatı yaşıyor?

bu sorular, bu inançsızlık, bu öfkeye bağlılık, tam da bir şeylerin düzelmesini, hayallerin gerçekleşmesini, gerçekleşmeyen hayallerin kabullenilmesini, başkalarını geçtim, insanın kendini affetmesini engelleyen şey. onun da anlaşılır nedenleri var, biliyorum. anlamak için, öncelikle çok büyük gözüken o deliğe bakabilmeye başlamak gerekiyor. sonrası geliyor, sanırım. umarım.

26.7.14

bugün kendin için ne yaptın?

bu, aslında bir süper kahramanın öyküsü ve diğerlerine çok benziyor. tek bir farkla.

bir varmış bir yokmuş. bahsi geçen süper kahramanın süper gücü, kendini kurtarmakmış. bu güç, dışarıdan bakıldığında basit, komik ve daha da kötüsü bencilce gözüküyor; bu nedenle, kimse bu kahramanı ciddiye almıyormuş.

kahramanımız, ki aslında kendisine "süperben" denmesini tercih ediyormuş, çocukluğundan beri anlatılan hikayelere, gösterilen filmlere ve inanmasının beklendiği bir gün bir kurtarıcının geleceği fikrine karşı gelip içinde bulunduğu sıkıntılı durumları değiştirmek için en çok çabalayacak olanın kendisi olduğunu savunduğundan beri birçok olumsuz tepkiyle karşılaşmış. ilkokul arkadaşları, süperben'in, neden superman'i, spiderman'i ve diğer ünlü süper kahramanları sevmediğini anlayamıyor, onu okuduğunu anlamamakla suçluyorlarmış. süperben ise, arkadaşlarının neden böyle düşündüğünü tahmin edebiliyor ve onlara kızmıyor; aksine zamanla anlaşılacağını düşünüyormuş. ancak büyüdüğünde de işlerin pek değişmediğini; insanların, başkasından yardım beklemeden kendi kendini kurtarmak isteyen bir kişiye ahmak gözüyle baktıklarını ve bir insanın bunu gerçekleştirmeye çalışmasının anlamsız olduğunu düşündüklerini fark etmiş. kimisi, işi daha ileriye götürerek, bu özelliğin bir süper kahramanlıktan ziyade aşağılık bir özellik olduğunu üstü kapalı veya zaman zaman tamamen açık şekillerde belli etmiş. süperben bu tarz tepkiler üzerine zaman zaman kendinden bile şüphe edip bu gücünden vazgeçmeye ve başkalarının ihtiyaçlarını karşılamaya, onları içinde bulundukları durumlardan kurtarmaya çalışmaya başlamış. tekrar kendi süper gücüne sahip çıkmaya başlaması, kurtardığı hayatların nasıl da dönüp dolaşıp aynı durumlara girdiğini ve tekrar nasıl da birileri tarafından kurtarılmayı beklediğini fark etmesiyle olmuş. anlamış ki, insanların büyük bir çoğunluğu aslında birçok şeyden şikayetçi olabilir, ancak öne sürdükleri bahanelerle bunları değiştirmeyi denemekten bile vazgeçebilirlermiş. bunların, aslında kendi başlarına değiştirebilecekleri ama bir şekilde, bir nedenden dolayı değiştirmemek için uğraştıklarını görmek bile istemiyor; bu ima edildiğinde ise, deli gibi öfkeleniyor, bazen baygınlık geçiriyor ve hemen bir doktor eşliğinde hastaneye kaldırılmayı bekliyorlarmış.

böylece süperben insanları ve onların hayatlarını değiştirmenin filmlerde gösterildiği kadar basit olmadığını, hatta zaman zaman insanların bu tarz girişimlere sırf şikayet etmelerine engel olduğu için kızabildiklerini görmüş. bu nedenle de, çocukluğundan beri yaptığı gibi, kendine dönüp hayatında nelerin devam etmesini, nelerin devam etmemesini istediğini, bunlar için neler yapabileceğini ve bu konularda kimlerden nasıl destek alabileceğini düşünmeye; sürekli bir şikayet halinde olmamak için çözümler üretmeye ve sırf kendi için bir şeyler yaptığını görebilmek için çabalamaya başlamış. kendi hayatında mutsuzluğuna neden olan durumları değiştirdikçe, ortadan kaldırdıkça ya da o durumlardan uzaklaştıkça ve mutluluğunu arttıran şeyleri bularak onların hayatında daha fazla olmasını sağladıkça kendisini tekrar bir süper kahraman gibi hissetmeyi başarabilmiş. yine de heeeeerkesin yapmakta zorlandığı bu süper gücüyle, insanlara aslında ne kadar mutlu ve kendi olabildiğini göstermeyi de ihmal etmemiş ve böylece bu süper gücünü başkalarının yararına da kullanabilmenin yolunu bulmuş.

süperben, her gece uykuya dalmadan o gün kendi için yaptıklarını düşünüyor ve ertesi gün önüne çıkacak fırsatları sabırsızlıkla bekliyormuş.

- çok mutlu son (",) -