bu haftasonu öğrendim - aslında bildiğim bir şeydi muhtemelen, ama yeni anlamlandırdım: bir şeyi anlayabilmek, anlatabilmek için, ondan uzaklaşmak lazım. bu yüzden en iyi aşk şarkıları ayrılık hakkında mesela. bu yüzden mutsuzken daha iyi yazıyoruz. bu yüzden bizi asıl mutsuz eden şeyi bir türlü yazamıyor, onun etrafında dolaşıyor, sürekli başka şeylerden bahsediyoruz.
en azından ben
öyle yapıyorum. böyle bir durumda yazmak, çıldırmaya nasıl engel olur bilemiyorum. yaptığım her hareketin, söylediğim her sözcüğün gerisinde bambaşka şeyler varken, benim bile farkında olmadığım şeyler yani, nasıl anlaşılmayı bekler ki bir insan? nasıl ihtiyacını alabilir ki? bir şeyler ters gidiyor, ben gittikçe umutsuzlanıyorum. kendim için hep öyle zaten de, başkaları için de umutsuzlanıyorum. tek tesellim tesadüfler belki de. bir kişi oluyor, geçmişinizden, kişiliğinizden, duygularınızdan, bir şeyler birbirini tutuyor; o farkında bile olmadan sizin ihtiyacınızı karşılıyor.
geriye dönüp baktığımda, görüyorum ki
böyle kişiler oldu hayatımda. sonra bir şey olunca da, ben hiç olmamışlar gibi yaptım. itiraf ediyorum, çok pişmanım. itiraf ediyorum, bu pişmanlığa yönelik hiçbir şey yapmayacağım ve bu son itirafımın yukarıda yazdığım her şeyi boşa çıkardığını hissediyorum. hayat bazen böyledir, sesli düşünür, sonra kendinizi çürütürsünüz. yakınınızdakiler sadece son söylediklerinizi önemserler, oysa gidiş yolu da önemlidir, doğru ya da yanlış değildir.
|
alakalı gibi. değil gibi. |